16-30 Mayıs 2014 tarihleri arasında Trabzon'da yapılan, 1. kademeden 2. kademeye terfi boks antrenör kursu sona ermiştir. Söz konusu kursa 13 kursiyer katılmıştır. İlk kez bu sene lise tahsili şart koşulduğundan katılım az olmuştur. Katılan kursiyerler lise ve çoğunluğu üniversite mezunları.

Kursiyerler kursun devamı boyunca dersleri pür dikkat dinleyip, not almaları ayrıca bizim özetlerimizden de fotokopi almaları antrenör kursuna önem verdiklerinin bir göstergesidir.

15 gün zarfında taktir edilir ki çok detaylı bilgi vermek imkansızdır. Dünya devletlerinde, sporda ileri olan ülkelerde, antrenör eğitimleri bazı ülkelerde 6 ay, bazı ülkelerde 1 sene bazı ülkelerde de 2 sene devam ettikten sonra antrenör olunmaktadır. Bu sporda ileride olan ülkeler, antrenörleri ciddi bir eğitimden geçirmektedirler. Bunun sonucunda da başarı gelmektedir.

Bu çarpıklığı her hangi birilerine mal etmek niyetinde değilim. Biz ülke olarak, her şeyde olduğu gibi, bu önemli insan vücudunu eğiten boks antrenörlerinde de sistemsizlik mevcuttur.

Bu sistemsizlik yetmiyormuş gibi, neymiş efendim, milli sporculardan tahsil şartı aranmaz diye bir madde konulmuş olup, onların tahsil durumuna bakmamaksızın antrenör yapılmaktadırlar. Bir defa Türkiye'de antrenörlük yapanların %90'ı eğitimsiz kişileridir.
Düşünebiliyor musunuz? Böyle eğitimsiz sporcular, boksta bir hayli fazla, bunlar boks yaparken Avrupa, dünya ya da olimpiyatlarda derece yaptıklarını varsayalım. O sporcuyu bizim sistemimiz hemen alır, hiç bir eğitim formasyonuna bakmaksızın ve de hiç bir antrenör eğitim formasyonu kazandırmadan milli takımlara antrenör yapmak, hatta teknik direktörlük  bile verilmektedir.

Bu kişilerin milli takımlarda ne derece yararlı olunacağını tecrübelerimizden bilmekteyiz ki hiç bir faydası olmayacağı gibi zararları bir hayli fazla olacaktır.

Milli takımlarda eğitimli kişiler doğal olarak plan ve program çerçevesinde çalışırlarken, yukarıda bahsettiğim şampiyon olmuş , fakat eğitimsiz kişiler, plan programdan bir haber olduklarından, milli takım kamplarında şampiyonluğun vermiş olduğu yükseklik kompleksine kapılıp, ilkel metotlarla öne çıkmaktadırlar. Bu tutum yanlış olduğu kadar, başarıya ve geleceğe de sekte vurmaktadır.

Ben şunu söylemiyorum. Bu şampiyonları kale almayalım, asla; benim dediğim, böyle derece yapıp, milli olan az eğitimli kişileri antrenörlük kurslarına tabi tutup, onlara antrenör formasyonu kazandırıp, bilgili, eğitimli, bilimsel çalışma yapabilen teknik direktörlerin yanına verip, elbette onların tecrübelerinden de istifade edilebilir.