Okullarımız yeni öğretim yılına başlıyor. Binlerce öğrencimiz, öğretmenimiz ve velilerimiz bu heyecanı birlikte yudumluyorlar. Çünkü eğitim, genel olarak belirli kültür içinde toplumun oluşumunu sağlayan ve o toplumun ortak amaçları etrafında biçimlenmesine yönelik bir sistemdir.
Eğitim, insanı değiştiren bilimdir, sanattır. Bu nedenle gerçekçi bilimlerle, sanatlarla ilişkisi olan ve çağdaş biçimde yararlanılan daldır.
Eğitim, insanı ülkenin ereklerine uygun biçime getiren bilgi dalıdır. O ülkenin insanı nasıl olması isteniyorsa eğitim o şekilde ve ona göre değişim gösterecektir. İşte o zaman o toplum istenilen kültürün verilerine uyum göstermiş olacaktır.
Eğitim ,ekonomik kalkınma yönünden de etkendir. Özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde eğitimin ekonomik düzeyi yükseltecek biçimde olmalıdır. Bu nedenle eğitimi ,ekonomik kalkınma yönünden de sistemleştirmek hedeflenmelidir..
Ne yazık ki dün olduğu gibi bugünde iktidarlar, eğitimimizi ulusal nitelikten çıkarıp kendi dünya görüşleri ve ekonomik anlayışları doğrultusunda yönlendirmek çabasında bulunmaktadırlar. Bu yaklaşım eğitimimizi ulusallıktan uzaklaştırarak siyasallaştırmaktadır.
Elbette ki her ülkenin eğitim sistemi kendisine özgüdür. Her ülkenin eğitim politikası, o ülkenin beklentilerini sağlayacak biçimde kurumsallaşır. Onun için ülkeler başka ülkelerin sistemlerinden yararlanma yoluna giderler ancak aynı şeyi taklit etmezler ki etmemelidirler de.
İnsan gücünün eğitilmesi demek, ekonomik alanda ileri adım atmak demektir. Çünkü eğitim üretim içindir. Ulusçu ve halkçı bir eğitim sistemi oluşturulmadıkça eğitimden ve kalkınmışlıktan söz edemeyiz. Kurallar zinciri oluşturmadan eğitimi ister sekiz yıl olsun, isterse on iki yıl, sonuç değişmez
Sekiz yıllık eğitimin uygulamaya konmak istenmesinin üzerinden tam altmış yıl geçmiş, sonunda uygulanmış. Ama sekiz yıllık eğitim tüm sorunları çözebilmiş midir? Belki birçok sorunun çözme arayışlarını başlatmış ve hayata geçirmiştir ama yeterli olamamıştır. Peşinden gelen on iki yıllık eğitim sistemi beraberinde daha büyük sorunları getirmiştir. Fiziksel yetersizlik, pedagojik aksaklıklar, alan bilgisinin yeterli olmayışı sistemi içinden çıkılmaz duruma sokmuştur.
Şunu unutmamak gerekir ki eğitimin temel öğesi öğretmendir. Öğretmenin özlük haklarını iyileştirmezsek, ailevi ve toplumsal saygınlığını sağlayamazsak ve bazı mesleklere sağlanan ayrıcalıklardan öğretmeni de yararlandırmazsak, eğitimde başarıyı yakalayamayız. Çünkü öğretmenlik bir gönül ve sevgi mesleğidir. Sevgiyle büyümemiş bir gencin alan bilgisi ne kadar iyi olursa olsun o kişinin eline öğrenciler verilmemelidir.
Öğretmenlik bir meslektir. Alan bilgisinin yanında pedagojik bilgi donanımı iyi olması kadar sosyal yönden de yeterli olması gerekmektedir.
Eğitimin diğer temel öğesi de ders kitaplarıdır. Bilgi çağı esas alınarak kitaplar hazırlanmalıdır. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi bizde de kitaplar komisyon tarafından yazılmalıdır.
Başka bir temel öğe, öğretmenin belirli aralıklarla kendi alanlarında gelişmelerini sağlamak için gelişim kursları düzenlenmelidir. Bu yaklaşım eğitimin kalitesini artırır.
Ülkemizin her zamankinden çok huzura , birlik- beraberliğe gereksinimi vardır. Bu gereksinimi topla, tüfekle, gazla sağlamak mümkün değildir. Çünkü korkuya dayalı disiplin mutlaka bir gün geri teper. Öyle ise sevgiye saygıya dayalı eğitim, sorunun çözümünde birinci derecede etkilidir.
Günü kurtarmak için değil, yıllar bekli de asırlara yayılacak bir yaklaşım bize huzur getirir diye düşünüyorum.
Evet eğitim pahalı bir yatırımdır. Ülkesini seven, insanını seven ilgililer bu yatırma da cömert davranmak zorundadırlar.
Çağdaş bir eğitim, sevgiye, üretime yönelik eğitim dileklerimle yeni eğitim ve öğretim yılımızın huzurlu, başarılı geçmesini diliyorum.