Fındık, Türkiye’nin tarımsal ihracatında stratejik bir üründür ve dünya fındık üretiminin yaklaşık %70’i Karadeniz Bölgesi’nde gerçekleşmektedir. Ancak, Türkiye’nin bu alandaki lider konumu fındık politikalarındaki eksiklikler nedeniyle yeterince değerlendirilememektedir. Üreticiler düşük fiyatlardan ve istikrarsız piyasa koşullarından şikâyet ederken, ihracatta katma değer yaratma konusunda da ciddi sorunlar yaşanmaktadır.
Fındık fiyatları büyük ölçüde özel sektörün ve yabancı alıcıların etkisi altındadır. Üreticiler, serbest piyasa koşullarında büyük alıcıların oluşturduğu karteller nedeniyle düşük fiyatlara mahkûm olmaktadır. Devletin fiyat müdahaleleri zaman zaman yetersiz kalmakta, Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) devreye girse bile alım politikaları istikrarlı ve uzun vadeli bir çözüm sunamamaktadır.
Karadeniz Bölgesi’nde fındık üretimi çoğunlukla küçük aile işletmeleri tarafından yapılmaktadır. Geleneksel yöntemler ve yaşlanan ağaçlar nedeniyle verimlilik düşmekte, modern tarım teknikleri yeterince yaygınlaşmamaktadır. Ayrıca, üretimin plansız şekilde artması ya da azalması, arz-talep dengesizliğine yol açarak fiyat istikrarsızlığını daha da artırmaktadır.
Türkiye, dünya fındık ihracatında lider olmasına rağmen, ihraç edilen fındığın büyük kısmı işlenmeden, ham olarak satılmaktadır. Bu durum, fındığın katma değer kazanmasını engelleyerek üreticinin ve ülke ekonomisinin daha fazla kazanç elde etmesini sınırlandırmaktadır. Örneğin; çikolata ve fındık ezmesi gibi işlenmiş ürünler Avrupa’da yüksek fiyatlara satılırken, Türkiye genellikle bu ürünleri ithal etmektedir.
Fındık üreticileri genellikle bireysel hareket etmek zorunda kalmaktadır. Güçlü bir üretici kooperatif sistemi olmadığı için üreticiler, fiyat konusunda aracıların insafına kalmaktadır. Mevcut birlikler ise ya yeterince aktif değil ya da büyük şirketlerin baskısı nedeniyle üreticiye tam anlamıyla destek verememektedir.
Türkiye’nin fındık ihracatının büyük bölümü yabancı markalar üzerinden gerçekleşmektedir. Bu da Türk fındığının dünya çapında güçlü bir marka olmasını engellemektedir. Özellikle İtalya merkezli Ferrero gibi şirketler, Türk fındığını kullanarak küresel pazarın hakimi konumuna gelirken, Türkiye’nin markalaşma konusunda geri planda kaldığı görülmektedir.
TMO’nun fındık alımlarını daha düzenli ve sürdürülebilir hale getirmesi gerekmektedir.
Minimum fiyat garantisi getirilerek üreticinin zarar etmesi önlenmelidir.
Devlet, büyük alıcıların tekelleşmesini önlemek için denetim mekanizmalarını artırmalıdır.
Fındık bahçelerinin gençleştirilmesi için teşvik programları oluşturulmalıdır.
Sulama, gübreleme ve budama gibi modern tarım teknikleri üreticilere yaygın bir şekilde öğretilmelidir.
Verimliliği artırmak adına devlet destekli araştırma enstitüleri ve tarım teknolojileri geliştirilmelidir.
Türkiye’de fındık işleme tesisleri artırılmalı ve devlet bu konuda yatırım teşvikleri sunmalıdır.
Yerli çikolata ve fındık bazlı ürün markaları oluşturulmalı, ihracat teşvikleriyle desteklenmelidir.
Küçük işletmelerin fındıkla ilgili inovatif ürünler üretmesi teşvik edilmelidir.
Fındık üreticileri arasında güçlü kooperatifler kurulmalı ve devlet bu birliklere destek vermelidir.
Üreticilerin doğrudan tüketiciye satış yapabileceği sistemler teşvik edilmelidir.
Kooperatiflerin pazarlama, fiyat belirleme ve lojistik konularında profesyonelleşmesi sağlanmalıdır.
Küresel Pazarda Markalaşma Çalışmaları
“Türk Fındığı” markası oluşturularak dünya çapında tanıtım kampanyaları düzenlenmelidir.
Yurt dışı pazarlara yönelik özel ihracat stratejileri geliştirilmelidir.
Devlet, ihracatçılara düşük faizli kredi desteği sağlayarak rekabet gücünü artırmalıdır.
Karadeniz Bölgesi’nde fındık üretimi Türkiye’nin tarımsal ihracatında kritik bir rol oynasa da mevcut politikalar üreticiyi yeterince destekleyememektedir. Fiyat dalgalanmaları, plansız üretim, düşük verimlilik ve markalaşma eksikliği gibi sorunlar, Türkiye’nin küresel rekabet gücünü zayıflatmaktadır. Bu sorunları aşmak için devlet destekli fiyat politikaları, modern tarım tekniklerinin yaygınlaştırılması, katma değerli ürünlerin artırılması ve güçlü üretici kooperatiflerinin kurulması gerekmektedir. Ancak bu şekilde, Türkiye fındık sektöründe sürdürülebilir bir büyüme sağlayabilir ve uluslararası arenada daha güçlü bir konuma gelebilir.