Türkiye’de mal ederleri yerinde durmuyor. Çalışanlar, alın terinin karşılığını alamıyor. Aylıklarına zam isteyince de ‘Olanla yetinin, bütçe elvermiyor. Kaynak yok’ gerekçe gösteriliyor.
Bizi yönetenlerin kendilerine sıra gelince, bütçeyi düşünen olmuyor. ‘Ne alabilirsek kârdır’ deniyor.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Milletvekillerine zam yapılacağı muştusunu verdi. ‘Milletvekillerimiz seçilmişlerdir. Onların ötekilerden bir ayrıcalığı olacaktır’ dedi.  Enflasyon yükselince vekillerin maaşları yetmiyor. Öteden beriden aldıkları borç para kamuoyunda yanlış anlamalara yol açıyor. Dolayısıyla onurları kırılıyor. Saygınlıkları gölgeleniyor?!
Bugün bir milletvekili, en az 14 bin liranın üstünde maaş alıyor. Yüzde kırk, yüzde elli zam yapılırsa gerisini siz düşünün. Yine de doymazlar. Her yıl bu kısırdöngü sürüp gidiyor.
Milletvekilleri toplumun seçkinleridir. Bu söylem doğrudur. Üstelik güçlüler de. Onların koruyanı var. Zam yapacak oldular mı ağızbirliği ediyor. Maaşlara ne denli zam yapılacağı kararı alınıyor. Mecliste bir sabaha karşı parmaklar kalkıp iniyor. Böylece iş bitiyor.
Ne var ki bunların gözü açtır. Ne alırsa alsınlar doymak bilmezler.
TBMM’de bulunanlar, hiçbir sıkıntı çekmeden istedikleri zammı elde ediyor. Burunları kanamıyor. Bunların bir eli yağda, bir eli baldadır.
Oysa emeğiyle geçinen işçi, memur, emekli öyle midir? Onların hiçbir koruyanı, savunanı yok. Bağlı oldukları sendikalar bile ne olur ne olmaz? diye uzak duruyor. Aylıklarına zam istiyorlar. Verilen yüzde 3’tür.
Çalışanlar, demokratik yollarla haklarını aramaya çıkıyor. Güvenlik güçleri üzerlerine sürülüyor. Havuza atmalar, coplama, basınçlı su sıkma,  göz yaşartıcı gaz... vb. olduğu gibi gözaltılar da işin cabasıdır.
Türkiye’de adaletsiz bir gelir dağılımı var. Görünen köy kılavuz istemez. Üretenler, ulusal gelirden yeterince pay alamazken, hiç çalışmayanlar daha çok pay alıyor.
Üretenlerin yüzde 80’i ulusal gelirin yüzde 20’sini bölüşürken, yüzde 20’si de yüzde 80’ini alıyor.
Günümüzün Türkiye’sinde açlık-yoksulluk sınıra dayandı. Bunu gören, duyan yok.
Türk-İş, Kasım 2014 tarihli bir araştırmaya göre açlık-yoksulluk sınırı şöyledir:
Konut (kira, elektrik, su, yakıt) ulaşım,eğitim,sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarı (Yoksulluk sınırı) 3,990 liradır.
Dört kişilik ailenin açlık sınırı 1225 TL’dır. Bir kişinin yaşam maliyeti ise 1448 liradır.
Asgari ücretin 900 Tl olduğu bir ortamda aileler nasıl geçinecektir? Demek oluyor ki milyonlarca asgari ücretli, emekli açtır. Bu kişiler ne yapacak? Ölümün ötesinde köy var mı?
Har vurup harman savrulmasa bu duruma gelinmezdi. Aksaray’ın 5 milyar dolar maliyetiyle toplumun bir bölümünün sorunları çözülürdü.
1,370,000 emeklinin maaşı ödenebilirdi. 391,429 öğretmeninin maaşı ödenebilirdi.
1,370 öğrenci yurdu kurulabilirdi. 456 km. demiryolu ağı döşenebilirdi.   /Emre Kongar,13.12.2014 Cumhuriyet
Halk, yoksul-aç iken vekillere zam göndermesinde bulunmak utanç vericidir.