Yeni bir yapılanma ile sezona giren Trabzonspor’un yetkilileri, “Bu sezon için bizden fazla bir şey beklemeyin. Biz ilk olarak gelecek sezon şampiyonluğa oynayabilecek, hatta 50. yılda şampiyonluğa ulaşacak bir takımın temellerini oluşturacağız. Bu yüzden sabır ve zaman istiyoruz” şeklinde gayet haklı ve mantıklı bir istekte bulunmuştu..
***
Nitekim taraftar da buna uygun davrandı.
Bir yenilgi, iki yenilgi..
Fazla ses çıkarmadı, kızgınlığını pek belli etmedi..
Derken üçüncü yenilgi..
Tabi yavaştan da olsa homurdanmalar başlamıştı ki, Konyaspor galibiyeti imdada yetişti..
“Artık kendimize geldik, düzeldik, bundan sonra daha iyi olur” yargısıyla umutlandı..
Lakin 4-0’lık Karabük hezimeti filmi kopardı..
Elbette kimse bu yıl için şampiyonluk, ikincilik, üçüncülük hatta dördüncülük beklemiyordu ancak önüne gelenden fark yiyen bir Trabzonspor da beklemiyordu!
***
Şimdi her kafadan bir ses çıkıyor.
İnsanlar büyük bir hayal kırıklığı ve şaşkınlık içinde..
Moraller bozuk.
Trabzon mutsuz insanlar şehrine döndü..
Değil yolda izde rastladıklarımız, il dışından hatta Türkmenistan’dan, Azerbaycan’dan, Almanya’dan bile arayanlar var..
“Abi ne olacak bu halimiz?” diye başlıyorlar..
“Hadi siz orada hepiniz Trabzonsporlusunuz. Şöyle ya da böyle aranızda konuşup işi bir yere bağlarsınız. Biz burada ne yapalım? İnsanların dalga geçmesinden sokağa bile çıkmak istemiyoruz!” sözleriyle dert yanıyorlar.
***
Herkes de bilir ki futbolun yazılı olmayan bazı kuralları vardır..
Bunları ihmal ederseniz sıkıntı yaşarsınız.
Uzaklara bakarken, göz ucuyla da olsa, önünüzü de görmek zorundasınız..
Yoksa çukura düşmeniz kaçınılmazdır.
Trabzonspor’un başına gelen de budur..
Uzaklara bakarken önündeki çukura düşmüştür..
***
Peki şimdi ne yapmak lazımdır?
Bence o gitsin, bu gitsin çare değil..
Biz bunu defalarca yaşadık ama bir çözüm olmadı.
Yerlisinden yabancısına takımı emanet etmediğimiz teknik adam kalmadı da, bu işi bilen! birini bir türlü bulamadık.
Aksine yapbozla geçen yıllar sonrasında sıradanlaştık..
O halde telaşa kapılmadan, hissi davranmadan bu kaostan bizi çıkaracak bir yol bulmalıyız.
***
Öncelikle bu takımın kurmayları geniş çaplı bir toplantı yapsın..
Bence bu toplantıya camianın duayenleri de çağrılsın..
“Biz nerede yanlış yaptık ve yapmaya devam ediyoruz” diyerek gerçekçi bir durum tespiti yapılsın.
Sonra da idmanlardaki olumlu görüntünün maçlara neden yansımadığını sorgulansın, gerekçesi bulunsun..
Ve bazı kararlar alınıp bunlar taviz vermeden uygulamaya koyulsun..
***
Elbette yapılan yanlışların bir kısmından geri dönüş olmayacak..
Mesela bunların bir kısmı biçin ben kendilerine yardımcı olayım!
“Hani taşların yerine oturması için bize zaman tanıyın, sabredin” diyorsunuz ya..
Birkaç hafta önce bu sütunlarda yazdığım bir yazıda “Oturmasını beklediğimiz taşlar acaba doğru taşlar mı? Benim bu konuda şüphelerim var” demiştim.
Şimdi konuyu biraz daha açalım..
Biz bu yeni yapılanmayı, şimdiye kadar çokça deneyip bize göre olmadığını anladığımız ve gözden çıkarıp başka takımlara gönderdiğimiz ya da sözleşmesini son anda ‘Hiç olmazsa yedek olur’ diye uzattığımız oyuncularla mı gerçekleştirecektik?
Karabük maçında sahada üç, yedek kulübesinde 6 yabancı oyuncumuz oturuyordu. Hadi bunların ikisi eskiden kalma.. Lakin Castillo, Onazi, Ibanez gibi üçü alındıklarında bayram yaptığımız, geldiklerinde sevinçten göbek attığımız isimlerdi..
Eğer bunlar ilk 11’de oynayacak kapasitede değilse o zaman Dünya’yı taradığı, bir oyuncuyu defalarca izlediği söylenen scout ekibini sorgulamak lazım..
En azından ‘defansif yönü zayıf’ olduğu için oynatılmadığı söylenen Ibanez için şunlar denilebilir:
- Yahu arkadaş, bu oyuncuyu mademki defalarca izlediniz, savunmada zaafı olduğunu göremediniz mi?
Gördüyseniz niye aldırdınız?
Tabi bu oyuncularda geri dönüş yok da, en azından ara transfer döneminde scoutun önerdiği oyuncular konusunda daha dikkatli davranılır..
***
Benden şimdilik bu kadar..
Biraz daha yazarsam, “Bu da amma biliyor” diyenler olabilir!