Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) tam 55 yıl sonra, futbolun “kutlu” marka değerini korumak için yeniden yabancı hakeme başvurdu.
Sloven hakem Slavko Vincic’in, Galatasaray-Fenerbahçe derbisinde görevlendirilmesi ve ardından süren tartışmaları biliyoruz.
Süper Lig'de en son bir yabancı hakem, 24 Mayıs 1970'te, Göztepe ile Ankara Demirspor arasındaki karşılaşmayı yöneten Alman Gerd Henning olmuştu.
Nitekim, o yılın TFF Başkanı Hasan Polat, 1970 – 1976 yılları arasındaki TFF Başkanlığı döneminin ilk yılındayken, yabancı hakem uygulamasına son vermişti. Polat bu konudaki ilk hamlelerini aslında birinci TFF Başkanlığı döneminde (1955-1957) başlatmıştı.
Tesadüf kadar tevafuk mudur? Yabancı hakem uygulamasına 55 yıl önce 1970’te son veren TFF Başkanı Hasan Polat da Trabzonluydu.
Hasan Polat, 1916 yılında Boztepe semtinde doğmuştu, İdmanocağı kulübünün ve Trabzon Lisesi tarihinin simge isimlerinden biriydi. Daha sonra, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kaydolduğu günlerde kapısından içeri girdiği Gençlerbirliği camiasının yıllarca tarihi şahsiyetlerinden biri olarak anılacaktı.
Polat, Adnan Menderes gibi, İsmet İnönü ve Şükrü Saracoğlu’nun da yakından tanıdığı ve güvendiği, iyi eğitimli, yabancı dil bilen, karizmatik bir bürokrattı. Sosyal ve aile ilişkileri güçlüydü. Yaşar Kemal ile aile dostu olan Polat, çocuklarını ezbere Nazım Hikmet şiirleri okuyarak büyütüyordu. Cumhuriyetin kuruluş yıllarının değerleri ile yetişmiş, vatansever, Cumhuriyet değerlerine bağlı bir kişilikti. Hasan Polat, Türk tiyatro ve sinema sanatının ustalarından Savaş Dinçel’in de kayınpederiydi.
Trabzon’da siyasetin bir tür “yıldız savaşlarına” sahne olan 1957 seçimlerinde Demokrat Parti’den Trabzon milletvekili seçilmiş, 27 Mayıs’ın ardından Yassıada’da mahkum olmuştu.
TFF Başkanı İbrahim Hacıosmanoğlu’nun, “yerlilik ve millilik” konusunda havada uçuşan özdeyişleri bir süreliğine unutarak çaresiz, yeniden yabancı hakeme başvurmak zorunda kalmasındaki haklılığı, herkesin malumu.
Hasan Polat’ın o yıl, yerli hakemlere güvenmek konusundaki tavrı ise haklı olmasının da ötesinde dönemin ruhu gereği bir zorunluluk, 1970’li yıllarda sporun yönetiminde bir paradigma değişiminin işaretiydi.
Peki o yıl ne olmuştu da, bir daha yabancı hakem görülmemişti liglerde.
Adalet Partisi ve CHP yönetimlerinin TFF Başkanlığı için üzerinde uzlaştığı isim olan
Hasan Polat, Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın kurulduğu 1969 seçimlerinin ardından, Spor Bakanı İsmet Sezgin’in özellikle çalışmak istediği isimdi.
Cumhuriyet: 7 Ekim 1970
Hasan Polat: “Yabancı Hakeme Paydos”
İsmet Sezgin, Başbakan Süleyman Demirel’e rağmen, TFF Başkanı Orhan Şeref Apak’ı görevden alarak yerine Hasan Polat’ı getirmişti.
Yerli hakemlerin yetiştirilmesi ve futbol maçlarında görevlendirilmesi, aslında Polat’ın ilk federasyon başkanlığı döneminde üzerinde durduğu, önemsediği bir sorundu.
1955 yılında TFF, Türkiye’de maçların yabancı hakemlerce yönetilmesine Polat’ın girişimleriyle son vermişti. Ancak Polat’ın 1957’de görevi bırakmasının ardından liglerde yeniden yabancı hakemler görülmeye başlanmıştı.
Hasan Polat ikinci kez TFF başkanı olunca yerli hakem konusuna yeniden eğildi, çabaları da sonuç verdi.
1974 yılına gelindiğinde de ilk kez bir Türk hakem, Doğan Babacan, FIFA Dünya Kupası finallerinde bir karşılaşma yönetti.
TFF’nin uluslararası statüsünün Asya grubu yerine Avrupa’da (UEFA) temsil edilmesi, TFF’nin bir yöneticisinin, Necdet Çoban’ın, ilk kez FIFA İcra Kurulu üyeliğine seçilmesi Hasan Polat’ın uluslararası alandaki “diplomasi” çabalarının, kişisel ilişkilerinin sonucuydu.
Özkan Sümer: En Yenilikçi Başkan Hasan Polat’tı
Avrupa’ya Türk antrenörlerin yine eğitim amacıyla gönderilmesi, yeni stadyumların inşa edilmesi, Hasan Polat’ın önüne koyduğu ve bu dönemde büyük mesafe aldığı hedeflerinden bazılarıydı.
Trabzon kentinin gençlerinden kurdukları kadrolarla 1970’lerde bir futbol devrimine imza atan Ahmet Suat Özyazıcı-Özkan Sümer ikilisinden Sümer’e göre de Hasan Polat, “Türkiye’nin henüz hazır olmadığı dönemde” sahip olduğu yenilikçi ve vizyoner kimliği ile Türkiye’de futbolun yönetiminde çığır açan hamleler yapmıştı.
Özkan Sümer’e göre Hasan Polat ile birlikte Türk futbolunun çok adil yönetildiği bir süreç başlamıştı. Hakemlerin en sorunsuz olduğu, çok büyük bir güvenle iş yapıp baskılardan korundukları dönem Polat’ın çabalarının sonucuydu.
Sümer’e göre Hasan Polat, atamayla gelenler arasında en önemli yenilikleri gerçekleştiren federasyon başkanıydı ve bunu cesaretine borçluydu.
Bu makalenin yazımında büyük oranda “Gerçekti Hayal Oldu: Hasan Polat” isimli bu kitaptan faydalanıldı. Hasan Polat’ın Trabzon’da geçen çocukluğu, futbolculuğu, İdmanocağı ve Trabzon Lisesi günleri, Ankara’daki öğrenciliği, Gençlerbirliği yılları, Trabzon’da 1957 seçimlerinin kampanyası sırasında yaşananlar, Polat’ın siyasi serüveni ve Yassıada günleri…
TFF Başkanı olarak, efsaneleri arasında yer aldığı takımının küme düşme kararına imza atarken, “Birşey yapamam, eve gider oğlum öldü diye ağlarım” sözleri…
Aranan bir bürokrat olarak kamu yönetimindeki görevleri, futbol yöneticiliği, Orhan Şeref Apak – Hasan Polat rekabeti, Trabzon ve Trabzonlularla ilişkisi, dönemin tanıklarının hatıraları ve gazete manşetleri…
Önsözünü İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kaleme aldığı kitabın ikinci baskısı geçtiğimiz günlerde Bilim ve Sanat Yayınları tarafından yayımlandı.
Hasan Polat: Şikenin Temelinde Toplum Ahlakı Yatar
Günümüzde endüstrileşen ve yönetimi gittikçe daha fazla ahlaki sorumluluk gerektiren futbolun yönetiminde Hasan Polat’ın en önemli gördüğü sorunların başında 50 yıl önce de şike konusu yer alıyordu.
O zamana kadar dillendirilmeyen bir ifade ile şikenin açık açık toplumun ahlakı ile de ilgili olduğunu söylemişti. Şöyle diyor: “Hep kabul ederiz ki şike kolay kolay önlenecek ya da imha edilecek bir virüs değildir. Temelinde toplum ve spor ahlakı yatar. Kulüplerimiz, yöneticilerimiz ve sporcularımızda spor ahlakı ne kadar gelişirse şike o oranda azalacaktır.”
Nitekim, Futbol Federasyonu başkanlığı döneminde Şike Tahkik Komisyonu kurarak görevlerini bir yönetmelikle belirleme yoluna gitmesine rağmen, bunu yeterli görmemiş ve bir süre sonra yeni bir düzenlemeye gitmişti. Komisyon’un kararını sezon sonu vermesi uygulamasını değiştirerek, şaibeli maçlarla ilgili derhal harekete geçilerek hemen karara varılması yolunu tercih etmişti.
“Şimdiki Federasyon Başkanlarına Acıyorum”
“...Ben şimdiki federasyon başkanlarına o bakımdan acıyorum. Babam, evet bir takım yenilikler getirdi. Çok ciddi işler yaptı. Çok dürüsttü, çok güzel idare etti. Efsane başkan olarak kaldı, kalacak. Ben hep bu soruyu kendime sormuşumdur. Daha sonraki yıllarda Futbol Federasyonu başkanı olsaydı aynı beceriyle, aynı ma- haretle bu işi götürebilir miydi, götüremez miydi? O konuda çok emin değilim. Çünkü çok dürüst bir insan- dı. Çok farklı tavırlar koyması gerekecekti. Federasyon Başkanlığı sanıyorum ki pek fazla uzun sürmezdi...” Mehmet Polat (Hasan Polat’ın oğlu)
Türk futbol tarihinin en büyük şike soruşturmasının bile futbolun “marka değeri”ne endekslendiği, yöneticilerin kişisel ikbal beklentilerinin öncelendiği olaylarda egemen olan ahlaki değerler penceresinden bakıldığında Hasan Polat’ın ilkelerle dolu örnek yaşamındaki tavrı, duruşu, anlaşılması zor gelebilir.
Hasan Polat bu yönüyle de, gözümüzün önünde yitip giden bir bürokrasi kuşağının, “eski Türkiye” manzarasının “anlaşılması zor” bir değeri olarak saygıyla anılmayı hak ediyor.