Bu hafta konuğum Hanzo, gerçi yıllar öncede kendisiyle yine güzel bir söyleyişi gerçekleştirmiştim, o zaman da dertliydi ama şimdi daha, daha, hatta süper daha dertli… Gazeteye yanıma geldi, “Şükrü çok dertliyim konuşmamız gerekli!”deyince işi gücü bıraktım oturduk bir kenara dinledim kendisini… 

“Nedir derdin?”
Ormanları yakıyorlar Şükrü! Ben nerede yaşayacağım. Yıllar önce bir kere şehre inmiştim ama burada ki betonlaşma falan baya bir yordu, sonra gelinsin geri döndüm. Şimdi de otel yapmak için ormanları yakıyorlar. Arkadaş bir huzur yok bize. Duydum ki, dış ülkelerde ormanları gözleri gibi kolluyorlarmış bende gideceğim ama malum pasaport, vize bende kafa kağıdı yok…

“Yapmayaaaaa! nere gidiyorsun Hanzo? Sen Türkiye’nin simgesisin bırakmayız seni! Hem diğer ülkelerde Hanzoluğa yer yoktur, bizi sensiz koyma gel Boztepe’nin eteklerine yerleş, ben yemek falan getiririm sana.”

Şükrü! Sen kafayı üşüttün her halde. Lan deli Boztepe’nin eteği mi kaldı? Delik açtınızya koca viyadük yaptınız.  Geçenlerde Rusya’dan bir Hanzo arkadaşım geldi yüzerek, Boztepe’yi öyle görünce geri dönmeye kalktı. “Acaba yanlış yere mi geldim burası Trabzon değil de Afganistan mı?”  diye şaşırmış son anda Trabzon yazısını görmüş Boztepe’de anlamış yanlış gelmediğini. 

“Hanzo biraz attın sanki he! Hem Afganistan da deniz yok bir, Koca Karadeniz’i nasıl yüzdü de geldi iki, Son olarak Afganistan’da diyelim deniz var nasıl yüzerek gidecekti üç?”

Ya biz Hanzolar doğuştan yüzme biliriz Şükrü! Ciğerlerimizde sağlamdır ve yıllardır da orman yaşamı yaban hayatından da dolayı yorulmak bilmeyiz bu nedenle yüzdük. Afganistan’a nasıl benzetmiş bende anlamadım sordum nerden bu kanıya vardın diye, Amerika, Afganistan’ı işgal edince her yere bomba atmış harabeye dönmüş. Buda açık denizden Boztepe’yi görünce delik deşik sanmış ki, Amerikalılar bomba attı, sonra yazıyı görmüş anlamış ki Amerikalılar işgal etmedi Trabzon’u müteahhit işgali bu. Afganistan’a kadar yüzer onda sorun yok denizin bittiği yerde bir dere bulur ondan devam eder de, Marmara’da ki müsilajı nasıl geçer onu bilmiyorum kaybolur.

“Hanzo bırak bunları düzelir sen dert etme! Yine de bırakma bu ülkeyi bak bu insanları bir yerde bulamazsın başka.”

Şükrü! Bak canımı sıkma ağızımı açtırma bana tamam mı? (Sinirlendi) Bu ülke de bazı şeyler raydan çıktı. Sadece ormanlarımı istemiyorum, denizimi istemiyorum insanları da geri istiyorum Şükrü! Ne bu ya çocuklara taciz, kadınlara şiddet, birbirlerini dolandıran düzenler, örgütler… Ben dağda bile huzur içinde uyuyamıyorum bu olayları bana kuşlar gelip anlatırken, sizler nasıl olurda huzur içinde uyuyorsunuz şehirde. Bu nedenle gideceğim bu ülkeden hatta bu dünyadan Mars diye bir yer var mış oraya yerleşeceğim, bir su bulsunlar orada ilk ben gideceğim. 

BABALARA YEMEK TARİFİ
Geçtiğimi hafta bildiğiniz üzere aşçı yardımcım Kemal Bektaş, evde temizlik yapmadığı gerekçesi ile eşi tarafından cezalandırılmış bir hafta boyunca dışarı çıkamamıştı. Bu nedenle de bizlerde sizlere “Babalara yemek tarifini” verememiştik. Çünkü malzemeleri mi pazardan aşçı yardımcım Kemal Bektaş alıyor. Neyse bugün sizlere İtalyan usulü makarna tarifinde bulunacağım. 

“Dometa Makerenna” nasıl yapılır 
Aslında bildiğiniz “domates soslu makarna” adını Türkçe yazınca bazı arkadaşlar yemiyorlar, tenezzül bile etmiyorlar bu nedenle uydurma bir isim taktım. Bazı zamanlar lüks restoranlara gidiyorum bir bakıyorum “ne var - ne yok!” diye asgari ücret alan ve her ay kenara 100 lira koyarak lüks yemek yedim diye bilmek için 12 aylık birikmiş parası ile senede bir gün giymek için aldığı elbiseyi üzerine çeken adam eline yemek listesini alarak garsona el işareti ile gelir misin? Diyerek adını, tadını bilmediği bir yemek söylüyor… Garsonda derin bir tabak içerisine yerleştirmiş olduğu makarna üzerine dökmüş olduğu domates sosu ve nane yaprakları ile sunuyor. Bizim adam çatala sarıyor makarnayı bir tadıyor ki, bizim Ayşe Teyzenin makarna yemeği… Ha! İşte bugün size o tarifi veriyorum…

MALZEMELER
Bir paket Çubuklu Makarna
Yarım kilo domates 
İki yemek kaşığı tere yağ 
Bir adet soğan 
Bir diş sarımsak 
Bir adet yeşilbiber
Tuz
Kırmızıbiber
Karabiber

TARİF
Tencereye suyu çekin içinde makarnayı iyice haşlayın, sonra makarnayı çıkarın süzdürün. Makarna kenarda dinlenirken soğanı ince ince doğrayın, biberi ince ince doğrayın, sarımsağı birkaç dilim yapın. Domatesin kabuğunu soyun su şekline gelene kadar keserek ezin. Derin bir tava alın tereyağını eridin soğanı, biberi, sarımsağı içine atın iyice öldürün. Sonrasında domates üzerine dökün iyice pişirin. Daha sonra dinlenmiş makarnayı alın tereyağı eritilmiş bir tencerede iki üç dakika çevirerek pişirin sonra bir tabağa makarnayı koyun üzerine sosu afiyet olsun.

İTALYA HATIRA
İtalya’da bu tarifi öğrenmeye gittiğimiz de Kemal ile yolumuz ülkenin Toskana bölgesinde bulunan Pisa İline düştü. Şehir çok güzel aman bir görmeniz gerek Miracolli Meydanına geldik Pisa Kulesini gördük. Eğik duruyor bildiğiniz üzere Kemal hemen telefona sarıldı Türkiye’yi aradı. Bende sandım annesi Fatma teyzeye anne İtalya’dayız diyecek. Bir baktım bana Müteahhit Murat’ı Küçük’ü bağlayın diyor. Şaşırdım telefonu dinlemeye koyuldum, “ Murat senden daha berbat müteahhitler var, binayı yamuk yapmışlar gülmekten ölürsün. Bu İtalyanlar makarnaları kadar dik bir bina becerim yapamadılar.”dedi. 

Kemal işte ne yapalım…

KİTAPLIK 
Kadın İsterse Gider / Canan Işıklı

“Ağlatabildiği ve ağlayabildiği ölçüde vardı. Ağlatmaktan da ağlamaktan da garip bir haz alırdı. Çünkü o da yaşamı boyunca ağlatılmışlardandı. Sadece gün gelip ağlatma sırasının kendisinde olması gerektiğine inanır inanmaz, kolları sıvamakta hiç geç kalmazdı. Bir kısır döngüydü savrulup giden. Sanki yaşadığı travmaların, başkalarının hayatlarında da travmalar yaratması gerekiyordu. Elinden gelmiyordu başkası. Ama Allah kahretsin ki, vicdanlıydı. Bu enteresan döngüde, kurbanlarına kendisine ceza vermelerine izin veren bir adaleti vardı.”

Kadın İsterse Gider, toplumun geneli tarafından defolu olarak değerlendirilebilecek kadın erkek ilişkilerini irdeliyor. Bunu yaparken, kadınlara da, erkeklere de aynı oranda empatiyle yaklaşmaya, objektif davranmaya gayret ediyor.

Göçmen Çınar / Erdal Eken
“Savaşlarda âdet olmuştu. Askerlerden birisi şehit olunca ucu yakılmış bir mektupla ailelere haber veriliyordu. İşte Hatice bunu biliyordu ve bekliyordu. Gelmemişti ucu yanık mektup. Öyleyse hâlâ umut vardı ve sonunda ucu yanık mektup değil, umutla beklediği Abdullah’ı gelmişti…” Bir göç hikâyesiyle kökünden değişen kaderin odağında, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında yine Cumhuriyet’le filizlenen umutlar, ayrılıklar, yeni yollar, yeni başlangıçlar, Erdal Eken’in yalın, açık ve doğal anlatımıyla birleşen gerçek bir yaşam öyküsü…

Yeni Amazonya /  Elizabeth Burgoyne Corbett
“Kahrolsun böyle zihniyet! Erkeğin kibri ve kadının korkaklığı miadını doldurdu. Ülkemin kadınlarının daha fazla ertelemeden haklarını ve imtiyazlarını talep etmeleri gerekiyor. “Erkeklerin ne dediğine asla aldırmayın. Şimdiye dek dediklerinden farklı bir şey söyleyemezler. İradesiz kadınların ne dediğine asla aldırmayın. Onların fikirleri dikkate alınmaya layık değil.” 1889’da, kadınların oy hakkı tartışmalarının yoğunluk kazandığı günlerde, romanın anlatıcısı olan kadın ve Muhterem Augustus Fitz-Musicus isimli erkek, kendilerini bir anda 2472 yılında buluverirler. Yaşadıkları şaşkınlık sadece gelecekte uyanmaları değildir, içine düştükleri devlet de hayli enteresandır.

YAPSAK YAPSAK TRABZON’DA NE YAPSAK?
Akçaabat’a giderek Köfte yiyebilirsiniz * Trabzonspor’un müzesine gidebilirsiniz * Sinemada güzel vakit geçer * Sanat Evinin bahçesinde çay içebilirsiniz * 

VİZYONDA NE VAR NE YOK
Azap / Dram 
Cruella / Komedi 
Lux Aeterna / Dram