Fındık üreticisi sancılı günler geçiriyor.Nasıl geçirmesin ki, devletin üreticiye kucak açacağı, vereceği fiyatla mutlu edeceğe yerde fındığın kaderini özel sektöre bırakması sancıyı tarif edilmez bir acıya dönüştürüyor.
Çok şey istemiyorlardı, devletin onlara kol kanat germesinden başka. Şimdilerde ise çaresiz bir şekilde özel sektörün iki dudağı arasından çıkacak sözü huzursuz, tedirgin ve ümitsiz bir şekilde bekliyor benim
üreticim.

Ele mahkum edilmiş, kaderine razı olmaya itilmiş. Bir garip kimliğine büründürülmüş.O kadar emek verilmiş, alın teri dökülmüş kimin umurunda... Üretici neyapsın kimden medet bulsun. Devlet kapısının
yüzüne kapandığı bir dönemde yetkili isimler kendi vicdanının en azından muhasebesini yapsın. Yapsın ki fındık tüccarının,üreticinin kanını nasıl emmek için krizi fırsata çevirmeyi planladığı gerçeğine varsın.

Bu da yetmezmiş gibi fındık tüccarının yanında şimdilerde de ahlak yoksunu hırsızlar türemiş, kirli elleriyle üreticinin emeğine göz koymuş. Dün gazetemizde çıkan bir haber dikkatimi çekti. Arsin’de üreticilerin 5 ton fındığı çalınıyor ve bir türlü tarla fareleri bulunamıyor. Ne hikmetse hırsızın yaptığı şerefsizlik yanına kar kalıyor.

Arsin’in dört bir yanı mobesa kameraları ile çevrili olmasına karşın hırsızlar vatandaşın alın terine kirli elleriyle uzanabiliyor. Her taraftan darbe yiye yiye abandone olan üreticinin feryadına kulaklarınızı tıkamayın. Başkalarının canı yanmadan bulun şu tarla farelerini de üretici bari yastığa başını huzurla koyabilsin.

Huzuru sağlayacaklar içinde ahan buradan bağırıyoruz. Soygun var.. Sesimizi duyan var mı?

YETMEZ..!
Daha önce bu sütunlarda, “Bırakın da nefes alalım” başlıklı bir yazı kaleme almış lağım kokularının arasında Faroz-Beşirli yürüyüş yolunda sağlıksız bir ortamda spor yaptığımıza dikkat çekmiştim.Gülcemal
projesi nedeniyle bir noktanın lağım akarıyla bataklık haline dönüştürülerek ortaya yayılan pis kokuların insanları kusacak ve baygınlık durumuna getirdiğini belirtmiştim.

Çok geçmeden yetkililer bu sitemimizi göz ardı etmeyerek kendilerince bir çözüm bularak lağım akarlarının denizle buluşmasını sağladılar.Sağlamasına sağladılar da değişen bir şey olmadı. Koku yine aynı, acı yine aynı!

Faroz’dan yürüyüş için yola çıkanlara naçizane tavsiyemdir. 2000 metrelik mesafeden öteye geçmeyin. Çünkü sizi yine pis kokular, ortalığı toz dumana katan kamyonlar bekliyor. Sağlık için gittiğiniz spordan evinizin yolunu sağlıksız bir şekilde tutmayın...

SİZCE NE OLMALI?
Malum Trabzonspor iki haftadır kazanıyor ve herkesin yüzünde gülücükler açıyor.Yine insanlar klasik bir moda girmiş şampiyonluk şarkıları söylemeye başlıyor.Tamam, hepimizin en büyük hayali değil midir, Trabzonspor’un şampiyonluk kupasını kaldırması. Ama acı gerçekle de yüzleşmemiz gerekmiyor mu? Şimdi şu soruyu kendimize sormamız gerek sportif başarı mı, ekonomik başarı mı daha önemli?

Hatırlayın Beşiktaş üst üste 2 yıl şampiyonluk sevinci yaşadı, Şampiyonlar Ligi’nden iyi paralar kazandı ancak elinde avucunda bir şey kalmadı. Ve durumu içler acısı. Bordo-Mavili kulübün durumu da zaten vahim bir hal aldı. Kulüp öyle bir borca sokuldu ki hareket alanı dahi kalmadı.

O nedenle sorumun cevabını müsaade edin ben vereyim. Benim için ekonomik başarı daha önemli. Ortada para yoksa başarıda yoktur.Bu değişmez bir gerçektir. Siz kulübü önce sağlam ekonomik yapının üzerine oturtun, inanın bunun mükafatını fazlasıyla alırsınız. O nedenle yönetime destek olun ve yanında saf tutun.