Sniper sözcüğü Fransızcadan dilimize girmiştir. Keskin nişancı anlamındadır. Nişancılıkta, insan üstü yeteneklere sahip olan, bu yeteneklerini millet yararına kullanan savunmacı... Günümüzde bu sözcük çoğu kez Teksas filmlerini çağrıştırıyor.
Tüfeğin icat edilmesi ve mertliğin bozulmasıyla bazı sözcüklerde anlam kayması söz konusu olmuş, bu durum güzel Türkçemizin kıyısından köşesinden tırtıklandığını göstermiştir.
Tarih boyunca her işe olumlu yaklaşmamızı bazı kesimler çoğu zaman istismar etmişlerdir. Özellikle Kurtuluş Savaşı’nda öyle keskin nişancılar yetiştirdik ki; bugünün özgürlük şarkılarını onların "yüzsuyu" hürmetine söyleyebiliyoruz.
Bir Topal Osman, bir Ahmet Kalafat, bir Topal Musa, bir Dursune Çavuş... Ve daha niceleri... Yaşanmış tarihi bir olayı anlatmadan önce, şunu da söyleme gereğini duyuyorum:
Bizim sniperlerimiz yeteneklerini kendi milletinden yana kullanan yüce kahramanlardır. Efsane kahraman, Cumhuriyet devrimlerinin çelik yeleği Topal Osman bıçağın ağzına mermi atan bir yeteneğe sahipti.
O yıllarda ikiye bölünen kurşun eşit ağırlıkta değilse, o keskin nişancı sayılmazdı.
Bayan keskin nişancı olarak da Göreleli yiğit milis komutan Dursune Çavuş biliniyor. Anlatmak istediğim olay Büyükliman'ın (Vakfıkebir'in) kurtuluşunda yaşanmış. Harşıt'ı geçemeyen düşman kuvvetleri çekilmeye başlayınca ilçelerin minarelerine Rum ve Ermenilerin keskin nişancılarını yerleştirmişler. Bunların görevi sokağa çıkan Müslümanları birer birer vurmaktır.
Sıra Vakfıkebir'e gelince iş değişmiş. Zira ilçenin eski camisinin şerefesine gizlenen Rum nişancı kendisinden daha yetenekli ( sniper avcısı ) Ahmet Kalafat tarafından tek kurşunla öldürülmüş. Vakfıkebir'in kurtuluş ateşi böylece alevlenmiş.
Bu konuda üstün gayretleri olan Hasan Fehmi Bozalioğlu'na Allah'tan gani gani rahmet diliyorum. Soyadı kanunundan sonra Kalafatların birçoğu "Kılıç" soyadına almışlar. Onları da rahmetle anıyorum. Son yirmi yıl içinde "sadece" Beşikdüzü’nde on iki tane şehidimiz var. Bunların hepsi birer vatan kahramanı sniperlerdir. Dedim ya ; sniperleri de avlayan sniperlerimiz vardır.
Sayın valim, Fenerbahçe maçında balkonlara, teraslara sniperleri yerleştirince aklıma geldi." Sayın Valim yolunuz Beşikdüzü'ne düşerse, size aile müzemizde -özenle- koruduğumuz gerçek bir kahraman olduğunu tescilleyen Türk Silah Kuvvetleri’nin verdiği, 1999'da şehit olan sevgili yeğenim, Uzman Çavuş Harun Cihan'ın sniper madalyalarını, ödüllerini göstermek isterim.
Demem o ki; "Bizler gerçek sniperleri yetiştiren ve daha sonra da onları vatan savunmasında şehit veren amcalarız. Bu acıları yaşamayanlar bilemez. Suçlular mutlaka cezasını çekmeli. Çekmeli ama; burası vatan, millet ve bayrak sevgisinin doruklarda olduğu bir şehirdir.
Tarihi bir misyonu vardır. Bunu asla unutamayız.
Saygılarımla...