Memleketten komşum Şerafettin Nalbant'a birini sorduğumuzda 'yalancı' anlamına gelen "Sorma 'o rüzgar' ne bileyim" derdi.

Bugünkü yazıma ibretlik, yani rüzgar bir fıkrayla girmek istiyorum. Fıkra aynen şöyle...

Üç bayan ve üç erkeğin iş icabı trenle bir seyahate çıkmaları gerekir.

Tren garına giderler. Üç bayan 3 bilet aldığı halde erkekler tek bilet alır. Bayanlar bunun sebebini sorduklarında erkekler:

- "Bekleyin ve görün" derler.

Trene binerler ve tren hareket ettikten bir süre sonra üç erkek kalkıp hep beraber trenin tuvaletine girerler. Biraz sonra kondüktör gelir ve üç bayandan üç bileti alır.

Tuvaletin önünden geçerken kapıyı tıklatıp:

- "Bilet lütfen" der.

Kapı açılır ve bir el bileti uzatır. Bayanlar bunu görürler. Taktiği kapmışlardır. Dönüş yolculuğu için yine gara giderler. Bayanlar bu sefer tek bilet almışlardır. Erkekler ise hiç bilet almaz. Bayanlar yine şaşırıp sebebini sorduklarında Erkekler yine bekleyip görmelerini söylerler.

Bir süre sonra yolculuk başlar. Önce bayanlar kalkıp tuvalete girer. Ardından da erkekler karşısındaki tuvalete. Kondüktörün gelmesine yakın bir erkek çıkıp karşı kapıyı tıklar ve:

- "Bilet lütfen" der.

Açılan kapıdan bir el bileti uzatır. Bileti alan erkek diğer tuvalete geri girer...

Tam Batılı bir kafa, aldat da nasıl olursa olsun!

***

Bir uyarlama siyasi fıkra da benden...

Başbuğ Türkeş ve Erbakan ölmüş, belli sorulara doğru cevap verdikleri için direkt cennete gitmişler. Meleklerle muhabbet ederlerken etrafta gördükleri kocaman saatlerin ne olduklarını merak etmişler. Erbakan biraz da mucit profesör olmanın dayanılmaz etkisiyle sormuş; 'bu saatler ne işe yarar?' diye. Melekler; 'bu saatler yalan saatleri, her biri bir kişiye karşılık gelir' diye cevap vermişler.

Bu kez ikinci bir soru olarak 'Yani sadece ölüler için mi bunlar' diye sorunca Türkeş, melekler yeniden konuşmuş; 'Hayır ölülerinki duvardan indirilir, kayıt odasında tutulur. Bunlar şu an yaşayanların saatleri. Kişi dünyada yalan söylediği an bu saat bir tik hareket eder. Her yalandan sonra saat ne kadar ileri giderse kişiler buraya intikal ettiğinde işleri zorlaşır.'

Türkeş 'peki şu saat kimin saati' diye atım yapmayan bir saati gösterir. Melekler; 'Bu Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in saati, eğer hayatındaki durumunu bozmazsa işi iyi görünüyor' diye yanıtlarlar.

Bu kez Erbakan bir başka saati işaret ederek bu kimin saati diye sorunca melekler; 'Bu Tayyip Erdoğan'ın saati, iki kez yalan söylediği için iki tiklik bir ilerleme var, durumu fena değil.' derler.

Bu kez son bir soru demiş Türkeş; 'Şu yerinden sökülmüş bir saat var, o kimin saatiydi' deyince melekler kahkahayı basmış. 'O saat Kılıçdaroğlu'nundu, onu Hz. İsa istedi, vantilatöre ihtiyacı varmıştı da' dediler. 

Her seçime itiraz eden, açık yenilgilerden de ucu ucuna yenilgilerden de kendine göre gerekçeler üreten, ipe sapa gelmez yalanlarla kendini haklı göstermek için her perendeyi atan bir anlayıştan başka hangi saat beklenirdi ki!