Çok bilindik ama hiç umursanmayan bir nasihat gibi fısıldayacaklar kulaklarımıza; uslu dur, akıllı ol, aklını başına topla.
Hayallerin kime takılacak, düşlerin hangi faili meçhul gerçeğin acısında can verecek?
Bu da geçer diye zamana bıraktığımız acılar unutulmuyor olgunlaşıyor.
İlaç dediğimiz zaman, doz aşımına uğrayıp, tüm heveslerimizin intiharına sebep oluyor. Korkmayın öldürmüyor süründürüyor.
Sakat bırakıyor inandığımız her ne varsa. Yukarıda yazılan karanlık cümlelerin hepsi hepimiz için bir ihtimal, gerçekleşme olasılığı çok yüksek bir ihtimal hem de.
Ama size söylemek istediğim bir şey var, en azından kendi acılarıma bir çare olabilir.
Fısıldamalarına izin vermeyin. Avazınız çıktığı kadar bağırın, yapabileceğiniz en iyi ne varsa onu yapın ve bağırın ben yapabilirim, başarabilirim.
Bunu meslek seçiminizde içinde uygulayın.
Sizinle bir anımı paylaşmak isterim: Bir gün babam bana bakarak dedi ki, “Bir ülkenin çok fazla doktora, avukata, mühendise ihtiyacı yoktur. Bir ülkenin geleceği, işini en iyi şekilde yapan insanlara bağlıdır.”
İyi bir ayakkabı ustasına, iyi bir inşaat ustasına, iyi bir çaycıya da ihtiyaç vardır. Çünkü herkes avukat, mühendis, doktor olamaz.
Asıl mutlu bir hayat sahibi olan işini severek yapan, işini en iyi şekilde yapmaya çalışan insanlardır. İyi bir meslek sahibi olma telaşından arındırın kendinizi, içinde olduğunuz işte en iyi olmak sizi çok daha verimli, mutlu ve geleceğe umutla bakan
bir birey yapacaktır. Ne olmak istediğinize karar verin, bunu yüksek sesle hayata haykırın ve en iyisi olun.