Yaşamımın en güzel iki yılını "Yedek Subay Öğretmen" olarak köyde/köylülerle geçirdim. Yeniden dünyaya gelsem, tercihimi yine Simav'ın Pazarlar (Şimdi ilçe oldu) köyünden yana kullanırım.
İki yıl... öğrencilerle varlıkta-yoklukta birlik olmanın huzurunun yaşandığı 1963-1965 yılları...
Yarım yüzyıl önce de bugünkü gibi Türk milli eğitiminde " müfredat" tartışmaları yaşanmış, 27 Mayıs darbesinden sonra yapılan değişiklikle -güya- bu konudaki işler rayına oturtulmuştu.
Nerdeee?
1970'lerde, 80, 90'larda işbaşı yapan her iktidar, "kendin pişir, kendin ye!" anlayışıyla güya "müfredat programı" yapıp "Cumhuriyet rejimi"ne karşı "ahkam kesen" tavırlar içine girdiler.
Cumhuriyet'in kazanımlarına karşı açılan bir savaş var ülkemizde.
En başta da Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'e karşı...
***
Son yarım yüzyılda her eğitim/öğretim yılı açılırken yaşanan "müfredat tartışması" bu kez de nüksetti.
Miili Eğitim Bakanı Ismet Yılmaz ve diğer yetkilileri dinlerken kremalı/çikolatalı taze pasta...
Otur, ağız tadıyla, afiyetle ye!..
Tabii ki ye, yiyebilirsen!..
Ben de yurttaştan, Atatürk'ten, Cumhuriyet'ten yana tavır koyup; müfredat değişikliği gereği hazırlanan, öğrencilerin okuyacağı/bilgileneceği kimi kitapların yanlışlardan çok bilerek/saptırılarak, yanlış algılar yaratılıp Atatürk'ü ve devrimlerinin sabote edilmek istendiğini söylersem hata mı yapmış olurum?
***
Soru 1- Bu aziz ulusun çocukları, Cumhuriyet'in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün öğretilerini öğrenmekle ne zarar görür?
Soru 2- Atatürk ilke ve devrimlerini sahiplenmekle bu ulus ne zarar görür, ya da gördü şimdiye değin?
Soru 3- Tamam, dini her yerde ve her zaman sahipleniyoruz. Sonuna değin sahipleneceğiz. Buna kimse söz edemez. Peki, bu topraklarda bağımsız bir devletin varlığını hangi yaşamsal kaynaktan güç alıp koruyacağız? Bağımsız devlet olmayınca müslüman olan bireyin dinsel özgürlüğü nasıl olacak? Yoksa, "Mustafa Kemal'e zerre kadar muhabbeti olan cenazeme gelmesin." diyen Atatürk düşmanları mı bu Devleti/Cumhuriyet'i koruyup kollayacak?
