Kini hukuka karıştırmak, kaliteli Müslümanlığı kaybettirir, hukuktaki kararları taraflı hale getirir, hukukun bağımsızlığını ve tarafsızlığını yaralar. Öfke ve kini "yutmak" ise cenneti kazanmanın şartlarından biridir
İDEAL toplumun yöneticileri, eğitimcileri ve halkı, insanın en büyük düşmanlarından birinin "kin" olduğunu bilir ve bu düşmana karşı mücadele vermeyi ahlak edinir.
Kin denen düşmanın tahribatı, ferdin psikolojisinde olduğu kadar toplumda da olmaktadır. Kin, hukuktaki kararları taraflı hale getirir, hukukun bağımsızlığını ve tarafsızlığını yaralar. Onun için yüce Allah, kinin hukuka karışmaması için şu emri vermektedir.
"Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan, adaletle şahitlik eden kimseler olunuz. Bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adil davranmamaya itmesin. Adaletli olunuz, bu takvanın ta kendisidir. Allah'a isyandan sakınınız. Allah, yapmakta olduklarınızdan haberdardır." (Maide, 8).
Ayette görüldüğü gibi, kin hukuka, adalete karıştırılmamalıdır. Bu takdirde takvaya yaklaşılacak, ama karıştırılırsa takva kaybolacaktır. Demek ki kini hukuka karıştırmak, kaliteli Müslümanlığı kaybettirecektir. Yüce Allah bunu şöyle ifade etmektedir: "Rabbinizin affına mazhar olmak ve sakınanlar için hazırlanan gökler ve yer kadar geniş bir cennete ulaşmak için birbirinizle yarışın. Muttakiler hem bolluk hem de darlık anlarında infak ederler, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever." (Âl-i İmran, 133-134).
Günlük olayların doğurduğu kin, geçmişte olanların kinini günümüze taşıyor ve böylece hayatımızı karartıyoruz. Güncel kinlerimizi yutamazken, geçmişin kinleri bizi yutmaktadır. Farklı inançlara, farklı mezheplere ve farklı gruplara mensup olanların birbirine kinle bakışını, yüce Allah, Âl-i İmran 118-119'da anlatmaktadır. Özellikle içleri kinle dolu olan münafıklar, Müslümanların başarılı olmamalarını, sıkıntıya düşmelerini candan isterler.