Zorunlu  “İş Güvenliği” önlemlerinin alınmayıp… sonuçta,  iş kazası denilerek yüzlerce insanın hayatlarının sonlandığı bir ortamda;

Bir cinayet haberiyle, ilkin ölene acıma hissi, ardından neden olanlara öfke ve daha sonrada adaletin yerini bulmasını bekleriz…

Bekleriz lakın bu kaza- cinayetlere! karşı koyma gücünü kendimizde bulamayıp, olanları unutmak adına bilinçaltımıza atarız…

işte Bu, ”toplumsal  bilinçaltı” nın bize bir garip oyunudur!

Bir büyük ihmalin “cinayetin” aşağılık faillerini, hiçbir şeyden habersiz, bir meczub, hatta kader mahkumu yerine koyup, bilmem kaçıncı tahliyesinde!;

Onca can kıyımını bir kalemde silip atıp, yeni cinayetlere kapı aralmak, habercilik değil olsa olsa “katiline aşık olanların” heyecanı olmuyor mu sizce?

Biz, doymak bilmez bu paragöz saldırganlığın, bir canavarlık olduğunu söyleyince;

O kendini savunmak için medyalarıyla canavarlığı övüyor…

Katil erketeciliğini hatırlatınca ise!.

Hançeresini yırtarcasına kıyıcılığı bir erdem olarak yüzü kızarmadan haykırabiliyor!

Oysa, çoğumuz biliriz; Mahkemelerde yargıçlarımızın tam da sırtlarına denk gelen duvarlarda;

“Adalet Mülkün Temelidir” yazılı veciz bir söz yer alır.

Bu söz, Arap’ça laflar etmenin marifet sayıldığı bir dönemin bize miras bıraktığı! Arap orijinli “El adl esas el mülk” şeklindedir.

Osmanlı devrinde böyle kullanılmış olsa gerektir…

İlk kullanılış tarihini bilmek kolay değil, fakat Cumhuriyetimizin kuruluşundan çok uzun yıllar sonra mahkeme salonlarının duvarlarında “Adalet Mülkün Temelidir” sözünün yer aldığı gözlemlemiştir.

Burada bir noktaya dikkat etmek gerekiyor;

Arap sözünde geçen “Mülk” sözcüğü, “Ülke” demektir.

Bu nedenle, Türkçe’ye çevirinin ”Adalet Ülkenin Temelidir” şeklinde olması gerekir.

Doğrusu budur. Niçin doğrusu budur?

Nedeni açıktır. Türk dilindeki anlamı ve kullanış biçimi açısından “mülk” sözcüğü, taşınır ve taşınmaz malları ifade eder de ondan…Özellikle taşınmaz malları.

Oysa “Adalet” yüce bir kavramdır;

 “Yaşam hakkı” başta olmak üzere her tür maddi ve manevi haklar, yükümlülükler, ,her tür cezalar, usul hükümleri hatta uluslar arası yükümlülükler …adaletin konusu olurlar.

Gerçek böyle olduğu için, bu yüce kavramı, taşınır taşınmaz mallar mülkiyetine yönelik imiş gibi bir yanılsama içerisine sürüklemek doğru değildir.

Türkçe karşılığı neyse öyle ifade edilmelidir…

Baksanıza, bazı aklı evveller1hayli zamandır Adaleti nelere yorumlayıp, nerelerle ilişkilendirmeye çalışıyorlar?

 İnancım odur ki… Kim ne kadar kavram karmaşası yaratıp, istediği kadar maniple etmeye çalışsın;

Cumhuriyetin yurttaşları bu sözleri, Büyük Atatürk’ün müjdelediği gibi “Kimsesizlerin Kimsesi” olarak algılamaktan bir an dahi geri durmayacaktır.