Beni tanımazlar genelde....

Adımı bilirler, birde çok güldüğümü. Sevdiğim çiçeğin ne olduğunu kimse bilmez ya da sevdiğim rengi, en çok dinlediğim müziği..

Takıntılarımı kimse bilmez, gergin olunca bir şeylere odaklanıp saymaya ve kendime defalarca kez iyi şeyler fısıldadığımı kimse bilmez. 

Kırılınca gözlerimi kaçırdığımı bilmezler, korkunca ellerimin daha çok titrediğini kimse bilmez ya da ellerim titreyince cebimde yumruk yaptığımı...

Neden evde değil de dışarda daha cesur olduğumu kimse bilmez mesela, kelimelerime dikkat etmezler benim, ya da ifadelerime. 

 Mesela ben kırılınca kafamı sallayıp gülümserim, kimse bilmez bunu.

Sokakta bir kedi ya da köpek görünce gözlerimin dolduğunu bilmezler, ya da huzur evlerine gidip yaşlılarla sohbet ettiğimi..

Bazen yuvaya gidip çocukları anlamaya çalıştığımı, kimse bilmez benim ve barınakta hayvanlarla mutlu olduğumu.

Neden bu kadar pozitif olmaya çalışıp hep direndiğimi, bilmezler en çok benim bir şeylere yenildiğimi...

Sevince ne kadar tutkuyla bağlandığımı kimse bilmez, bağlandıklarımdan koparkende bir o kadar zorlandığımı..

En seviğim çiçeğin papatya olduğunu ama seviyor mu sevmiyor mu diye koparmaya kıyamadığımı kimse bilmez.

Sınırlarımı ve duvarlarımı tek tek tuğlasını örerek inşa ettiğimi ama o duvarları en sevdiklerim için hiç düşünmeden yıkabileceğimi kimse bilmez..

Kimse bilmez beni mutlu etmek için tek bir kelimenin yeteceğini, önüme dünyaları sermek gerekmediğini...

Dedim ya kimse bilmez beni, kimse tanımaz. Ya tanımak istemediler ya da ben kendimi herkese tanıtmaktan kaçındım.

Kimse beni bilmez ama bende birçok sorunun cevabını bilmiyorum...