Kimlik ve kişilik halen özlenen ve aranılan kriter ise eğer; kişinin teklik içinde kendisiyle buluşması pek de olanaklı olamıyor… Kişilik ancak çokluk içinde kendini dönüştürüp kimliğe ulaşabilir. Zira bireyin kimlik arayışı; İtirazları-kabullenişleri, sorup- sorgulayışları, hatta öz eleştirisi dahi kişiliğinin karşısındakinden ona yansıyan! Görüntüsü üzerinden gerçekleşebilir.

Aynalar gerekir kişiye, kendini gözlemleyebilmesi için… boy aynaları!

Bazı insanlar vardır, sıcağın olanca kavuruculuğunda, yaşamlarımıza ılık bir esinti olarak teğet geçerler… yaşadığı coğrafyaya gözlerini kapamayan, yaşananlardan-yaşanmışlıklardan kendini sorumlu hisseden ve bu sorumluluğundan ötürü sürekli aksiyoner olan;

Gücün ve zorbalığın karşısında boyun eğmeden, nedensiz – koşulsuz Bağımsızlığını savunan.

Kimden ve nereden gelirse gelsin, haksızlığa ve eşitsizliğe karşı direnen.

Yalanın, dolanın, hurafelerin ve karanlığın karşısında kale duvarı gibi duran.

Bilimin ve Aydınlık düşüncenin izinde, hurafenin, yalanın-dolanın karşısında olan.

Emeği en yüce değer bilip, yağmacı ve sömürgenin tüm oyunlarını bozan. Ne güçlünün dalkavuğu, ne de iktidar yalakası olmaktansa, halkının ve haklının yanında muhalif olmayı yeğleyen…

Kuşkusuz söz konusu muhaliflik; salt kendi düşüncelerini kutsayıp! kendi dışında her türden düşünceye karşı müzmin bir duruş sergilemek değildir… Muhalifliğini örgütlü bir muhalefet cephesine evirip; mevcudun Vatan ve yurttaş yararına uyarlanıp, değiştirilmesinde çaba gösterilmesidir. Muhalif duruş; her türden güç odağına yaranmak yerine, hak ve özgürlüklerin uygulanmasına odaklı bir muhalefetin ilmik ilmik örülmesine katkı yapabilmektir… ulusun derdiyle dertlenip, çözüm bulmak adına bedel ödeyip acıyı bal eylemektir!.

Muhalif olmak gerçek bir aydının onur belgesidir de… elbette aydın olmanın bir kaş dozluk reçetesi yoktur ancak aydın olabilmenin yadsınmaz sorumlulukları vardır.

-Kime karşı?

İnsanlığa ve özellikle de yaşadığı coğrafyanın insanlarına karşı.

-Bu sorumluluğun ayırdında olanların akıbeti?

Şimdi ben “sözcükler tükenmiş, kalem kağıda küsmüşken, nasıl anlatayım insanın insana yaptığını?” en iyisi siz çevrenize kalp gözüyle şöyle bir bakının, bu onurlu insanlara reva görülen eylem ve söylemlere tanıklık edersiniz.

-Peki kaç kişi bu bedeli göğüslemeyi göze alıyor?

Bal yapmaz arılar misali ortalarda fellik fellik volta atıp!.. kendi boşluklarını görmeyip, başkalarında boşluk aramaktan öteye gidemeyen çakma demokratları ve; eleştiri özgürlüğünü ahlak sınırlarını çiğneyerek başkalarının hayatları üzerinde dilediğince tepinmek sanıp “aykırı” olmakla “edepsiz” olmayı birbirine karıştıranları ayrı koyarsak…

7 den 77’ye, kadın erkek, kız kızan, karşı durup da Bolu beyine… ”Herkes için ADALET” talebini; yüzlerce kilometreyi, kavurucu sıcağın altında günlerce sürdüren milyonlarca onurlu insan, bu bedeli göğüsleyebildiklerini bir kez daha, dosta da düşmana da kanıtlamıştır.

Yaşananlar budur, hastalığın normal seyridir “Kuşları ürkütülmüş bir dal gibiydin, öylesine mahsun” deyip, çakalları kovmanın vaktidir dostlarım.