Ülkemizde seçimler yapıldı. Tek dileğimiz, iktidara gelen partinin veya partilerin vatanımıza, ulusumuza içten hizmetleridir. Ülkemizin tam bağımsız ve Cumhuriyetin sağladığı olanakları koruyup geliştirmeleridir.
Bize göre yasalar çerçevesinde kurulan tüm partiler demokrasinin teminatıdır. Demokrasi, siyasal partilerin olmazsa olmazlarıdır. Onun için her partinin aldığı oy muhteremdir. Gönül isterdi ki baraj düşürülseydi ve seçime giren partiler aldıkları oy oranlarında mecliste ulusumuzu temsil edebilselerdi. Ama 12 Eylül Darbesi’ni ağızlarından düşürmeyen, olumsuzluklarını sıralayan iktidar ve muhalefet partileri, o dönemin ürünü olan yüzde on barajını kaldırmamakta direndiler.
Partilerimiz iki aya yakın bir zamandır meydanlardaydılar. Topluma projelerini açıkladılar. Toplum, bazılarını olumlu buldu, inandı bazılarını ise aldatmaca olarak değerlendirdi. Ama bazı partiler kutsal dinimizi siyasetin içine soktu. Kuran’la kürsülere çıktı, halkımızın temiz duygularını istismar etti. Elbetteki bu yaklaşıma gülüp geçenler de alkışlayanlar da oldu.
Meydanlarda parti liderlerinden, partiler üstü makamı temsil edenlerden büyük devlete yakışmayan sözler duyduk ve üzüldük. Bilmediğimiz, hiç de kullanma niyetinde olmadığımız argo sözler ve küfürler dinledik ve ut andık. Çünkü bu toplum barış istiyor, birlik- beraberlik , bütünlük istiyor. Bu toplum, tam bağımsız ve çağdaş toplum olmak istiyor. Bu toplum, Ortadoğu ülkelerinin içine düştüğü bataklığa düşmek istemiyor. Ulusal gelirimizin hakça bölünmesini ve insanca yaşamayı istiyor.
Şu unutulmamalıdır ki meydanlarda partilerin topluma sunduğu projelerin biz yazarlar olduğu kadar toplumda takipçisi olacaktır. Olunmalı gereğinde hesabı sorulmalıdır da.
Öğretmen olarak çalıştığım Trabzon Lisesi’nde derste iken arka sıralarda bir öğrencinin çakı ile sıra üzerine adını yazdığını görmüştüm.
“Ne işe yarayacak bu?”diye sormuştum. Küçücük çakısıyla sırayı oymaya çalışan genç biraz ürkek, biraz da mahcup biçimde sorumu yanıtladı.
“Hiç.. Geleceğe kalır.”
Han duvarlarında, tuvalet kapılarında, hatta ağaçların gövdelerinde bıçakla oyulmuş yazılar vardır ve olacaktır. Nedeni yazanın kalıcı olmak istemesidir. Çünkü yazı söz gibi değildir. Söz, saman gibidir. Rüzgârın önünde savrulur ve yok olur. Ama yazı, bir mermerdir, tunçtur, demirdir; asırlarca yaşar. İnsanların beyinlerinden yok olmaz. Onun için biz seçim döneminde yazılan bildirileri, kitapları ciddiye alıyoruz. Meydanlarda söylenen hamasi sözleri fazla ciddiye almıyoruz ve almadık.
“Bazı sözler ve davranışlar cahili güldürür; ama erbabına fena gelir” diye bir söz vardır ya gerçekten bize uygun. Politikacı ne kadar çok sesini çıkarırsa, ne kadar toplumu istismar ederse alkışlayanlarının fazlalığı gerçekten beni hep üzmüştür. O konuşmasında dinleyiciye özellikle vatana getirdiği olumlu bir açıklama yokken bakarsınız bir alkıştır kopar. Ama susan ve alkışlayanlara gülen insanlar da gözden kaçmaz.
Enflasyon, işsizlik, yolsuzluk, adam kayırma, parti kadrolaşması gibi olumsuzluklarla savaşacak bir iktidar özlemimizdir. Yasaları herkese eşit uygulatan, dürüstle hırsızı birbirinden ayıran bir iktidarı özlüyoruz. Ulusumuzu, ülkemizi çağdaşlaştıracak bir iktidarın özlemini yaşıyoruz.
Saydığım bu güzellikleri yerine getiren koalisyon hangi partilerden olursa biz onu alkışlarız. Çünkü biz vatanımızı ve insanımızı seviyoruz.
Bilmem abarttım mı?