Tarihi ismi ile Hacıkasım Mahallesi, çocukluğumuzun geçtiği ilkokul ve ortaokulu okuduğumuz mahallemiz.

Aldıkaçtı Sokak, Kilise Bayırı, Kayalık, Muhittin Sokak, İdmanocağı Kulübü, Hacıkasım Camii, Kuzgundere'ye, Tabakhane'ye, kırkmerdivenlerden pazaryerine uzanan, Uzunsokak ve Zeytinlik Mahallesi ile komşu, Boztepe'ye yakın bir yerde yaşadık.

Haliyle, Mahallemizin okuluna kaydolduk. Beş yıl eğitim öğretim gördükten sonra ayrıca bitirme sınavına da girip beşinci sınıftan mezun olduk.

Okulumuz Hacıkasım Fırını’na çok yakındı.

Şimdilerde ne fırın ne de Kurtuluş İlkokulumuz var. Yıkıldı. Yol geçecek diye okulumuzla birlikte çok değerli tarihe tanıklık etmiş bahçeli evler de yok edildi.

Kurtuluş İlkokulu'nda iken kooperatif koluna seçildik bir arkadaşımızla birlikte. Yapacağımız iş Hacıkasım Fırını’ndan yeni çıkmış taze taze mis kokulu simitleri alıp okulun kantininde satmak.

Simitlerin tanesi o güne göre 25 kuruştu.

İş kolay görünse de hiçte öyle değildi.

Simitleri fırından alırken sayacaksın.

Sattığın simitlerin parasını hesaplayıp Kooperatiften sorumlu öğretmenine hesabı eksiksiz teslim edeceksin.

İşler güzel gidiyordu.

Problem olmadan satışlar ve hesaplar düzgün bir şekilde tutuluyordu.

Öğretmenimiz de bizden memnundu.

Bir gün nasıl olduysa simitleri kantinden satarken birer tane de biz yedik.

Derken satışlar bitti.

Her zaman olduğu gibi iş hesaba geldi.

İki simit parası noksan.

Önceden de birkaç kere yemiştik simitlerden ama parayı kasaya koyardık.

Ben ve arkadaşım şaşkın bakışlarla birbirimize ne olacak şimdi diye sorar gibiydik.

Kolay dedik iki 25 kuruş bulunmayacak mıydı ki...

Elimi cebime attım bir 25 kuruş vardı.

Arkadaşım mahcup şekilde, “Bende para yok.” dedi.

Karar verdim.

Yalan söylemeyecektik.

Olanı öğretmenimize anlatacaktık.

Boynumuz bükük öğretmenimizin yanına gittik.

Olanı anlattık.

Arkadaşım, “Öğretmenim parayı yarın getiririm.” deyince, müşfik bir sesle, “Şu masanın üstündeki kavanozu görüyor musunuz çocuklar.” dedi öğretmenimiz.

Evet diye başımızı salladık.

“O kavanozun içindeki 25 kuruşlar sizin.”

Nasıl olur demeye kalmadan öğretmenimiz açıklamaya başladı:

“Sizi kooperatifte görevlendirirken belki unuttunuz, demiştim ki, ‘Çocuklar günde bir simit yeme hakkınız var.’ Ama siz hesabı hep tamam getirdiniz. Yemediniz ya da yediğinizin parasını kasaya koydunuz. Ben de hakkınız olan günde bir simit parasını ikinizin adına bu kavanozda biriktirdim. Eve gidip de para isteyip kasaya koymanıza gerek yok. O sizin hakkınızdı."

Bir kavanoz bozuk para masanın üstündeydi.

Öğretmenimize desek ki madem bu bizim hakkımızdı paraları bize verirdi. Çünkü 25’er kuruşları kavanozda biriktirmişti.

Biz öğretmenin odasından rahatlamış bir şekilde çıkarken o kavanozdaki paralar ne oldu biliyor musunuz?

23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı’nda okul süslemelerinde kullanıldı.

Bir simitten biz de neyi öğrenmiş olduk, dürüstlük her zaman kazanır.

Yine bir simit parası da olsa beytülmala ait alışverişlerde çok dikkat etmek gerekir.

Büyüdük.

Okullar bitirdik.

Yönetici olduk.

Devlette söz sahibi olduk.

O 25 kuruşu hiç unutmadık.

PELİTLİ YEŞİLKÖY SAKİNLERİNDENBÜYÜKŞEHİREÇAĞRI: OTOBÜSLER YETMİYOR 

Sahil perondan kalkıp, meydana çıkıp, oradan eski THY köşeden yolcularını alarak Değirmendere'den devam edip, Aydınkent Yeşilköy’de biten bir Belediye otobüsü var mahallelinin.

İnsanlar, mahalle sakinleri otobüs seferlerinin arttırılmasını istiyorlar.

Tıkış tıkış yolculuk yapmaktan yorulmuşlar. Nerede ise bu yüzden şehre inmeyi bile düşünmüyorlar.

Dolmuş 10 TL. Malum uzak şehir merkezine. Üstelik saat başı kalkıyor.

Mahalle sakinleri, yeni yapılan sitelerde oturan orta gelir grubuna mensup çalışan, çalışamayan, emekliler, otobüs seferlerinin arttırılması ile sorunun çözüleceğini belirterek bir iletide bulunup sıkıntılarının duyurulmasını rica ettiler.

Büyükşehir Belediyesi'nin bu konuya duyarsız kalmayacakları inancıyla isteklerini yayınlıyorum.

“İsmail Bey,

Bizler ulaşım anlamında mağduriyet yaşıyoruz.

Sahilden eski polis okulundan yukarı 1 kilometrelik yol var. Sefer sayısı çoğalsın istiyoruz.

Dolmuşlar saat başı kalkıyor. Ücreti 10 TL.

10 TL’yi bıraktık saat başı kalkmaları bizim işlerimizi aksatıyor. İnsanlar bir telaş içinde dolmuşa otobüse yetişmek adına koşuşturup duruyor. Dolmuşlar da ayakta beş altı kişi alıyor. Araçta tüm koltuklar dolu olsa da başka dolmuş kaldırmıyorlar. Saatini bekliyorlar.

Belediye otobüsü de bu ihtiyaca cevap veremiyor sefer sayısı az olunca.

Her yolculuğumuz bir telaş bir tedirginlik içinde devam edip duruyor.

Çoğu zaman şoför arkadaşlar özensiz davranıp virajlardan sert geçişler yaparken ayaktaki yolculardan yere düşenler bile oluyor.

Belediyeden ricamız sefer sayısını arttırmaları.

Bir çilemiz var ki sormayın.

Sizden ricamız, sayfanızda bu sorunumuza yer verip ilgililere durumu iletmemize yardımcı olur musunuz?

Pelitli Yeşilköy Mahallesi Vatan Caddesi sakinleri.”

Anladığım şu, dolmuş saat başı kalkar. Belediye otobüsleri ihtiyaca cevap veremez. İnsanlar kendi işlerine göre değil de bu durumun yarattığı mecburiyete göre kendilerini ayarlama durumunda kalıyorlar.

Bu arada araçlar tıkış tıkış.

Yolculuklar ayakta.

İnsanlar Meydana gidip gelmeye, resmi dairelerdeki işlerini takip etmeye, işine gitmeye zorlanır olmuş.

Çok bir şey istemiyorlar Belediyeden, Ulaşım Daire Başkanlığı’ndan sefer sayısını arttıracak bir otobüs ilave edilmesinden başka...

Bizden duyurması, konunun çözümü Büyükşehir Belediyesinden... Sanırım halkımızın bu sesine kulak verilecek...

KALE SURLARININYIKILMASI MI BEKLENİYOR?

Trabzon surları ilgi bekliyor.

En azından, düşen taşların yerine konması dahi olsa ilgi bekliyor.

Sarmaşıkların boğmaya başladığı yüzyılların yorgunu sur taşları nefes almak istiyor. Yoksa çatlayacaklar.

Trabzon kalesi dünyanın sayılı kalelerinden.

Yüksek kayalıkların üzerine kurulmuş hem denize hem de güneyden dağlara hakim, derin vadilerle çevrilmiş coğrafyada doğal bir koruma çemberi. Müstahkem mevki. Korunma alanı.

Surların temelinde Romalıların, daha sonrasında Bizans’ın, Osmanlının taşları var. Cumhuriyet döneminde de sağlamlaştırma, yaşatma adına yapılmış restorasyonun hem taşları hem de izleri var.

Kısa bir dünya tarihini yansıtıyor Trabzon Kalesi.

Bundan takriben iki yıl önce idi.

Ortahisar Mahallesi'nin Zağnos Vadisi'ne bakan kesiminde surlardan taşlar dökülmüş etrafa saçılmıştı. Hatta resmini çekip ilgililerin dikkatine sunmuştuk.

Gel gör ki aradan iki yıl geçmesine rağmen dökülen sur taşları aynı yerde, üstelik sur duvarlarında bayağı o günden bu güne deformasyon var.

Biz o zaman ilgilileri uyarmıştık. Kimse üzerine almadı. Koca vilayette demek ki ilgili yoktu.

Bugün yine yazalım.

Yeni durumunu bir kez daha fotoğraflayalım. Yine ilgililerin bilgisine sunalım.

Belki ilgililer bu sefer ilgilenirler.

Kimdir bu ilgililer diye sorar gibisiniz. Farkındayım.

Trabzon'un kültür turizm işlerine kim bakar?

Şehrin mülki amiri kimdir?

Şehrin altından da üstünden de yolundan da kim sorumludur?

Lafı uzatmaya gerek yok.

Meşhur Trabzon Kalesi’nin Ortahisar bölümündeki Kanuni Evi'nin altındaki sur duvarlarındaki taşlar dökülüyor.

İki yılı aşkın da hiçbir kurumun dikkatini çekip de gereği yapılmıyor.

Tamamen yıkılması mı bekleniyor?

Eğer taş düşme sıkıntısının boyutu giderek büyürse, bu büyük vebalin altından kimse kalkamaz?

Haydi Kültür ve Turizm Müdürlüğü olaya bir el at. Eskiden olduğu gibi yine surları bu yıkık dökük durumdan sen kurtar?

Unutmayalım düşecek taş iki yıl daha beklemez?

Konu hem milli, hem yerli, hem de evrensel...

Konu hayati.

Konu turizm açısından da, güvenlik anlamında da tarihe sahip çıkma bilinci bakımından da çok önemli.

Hiçbir şey yapmazsanız bir açıklama yaparsınız herhalde değil mi değerli yetkililer?