Trabzon’un dört bakanı varmış…
Trabzon’un önemli bürokratları göreve gelmiş…
Trabzonlu genel müdürler, daire başkanları atanmış…
Falan, filan….
Tamam, güzel de emice masanın üzerinde ne var?
Öyle ya siyasetten bu kadar güçlü olan Trabzon’un uçması gerekmez mi?
Biraz zaman tanıyıp, sabır göstermemiz lazım diye düşünüyorum.
İvedilikli çözülmesi gereken iki konu var siyasetçiler ve bürokratlarımız için.
Birisi Güney Çevre Yolu, diğeri raylı sistem.
Bunların biran önce hayata geçmesi gerekli.
Herhalde Ankara’da bu kadar güçlü olduktan sonra çözüm bekleyen bu iki konu Trabzon için devede kulak kalır.
YETİM UŞAK GİBİDİR
Gördüğüm fotoğrafta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu sanki elini ayağını Trabzon’dan çekmiş gibi geliyor bana.
Sıklıkla geldiği memleketine uğramaz oldu Soylu.
Vardır bunda bu hikmet diyerek, Soylu’yla ilgili şu vurguyu yapmak istiyorum.
Kim ne düşünürse düşünsünsün?
Kim ne derse desin?
Kim ne tarafa çekerse çeksin?
Halep ordaysa, arşın burası.
Soylu’suz bir Trabzon’u yetim uşağa benzetiyorum.
Bu lafımı bu kadar iddialı söylüyorum.
Neden mi?
Süleyman Soylu Trabzonlunun ve Trabzon’un derdini kendi derdi bilirdi.
Dokunmadığı kimse kalmazdı.
Kapısı ardına kadar herkese açıktı.
Yaşanan sorunları anında çözümlemeye çalışırdı.
Trabzon için önemli bir sinerji yaratırdı.
Bakıp, görüp, yaşayalım.
Bakalım Soylu’suz bir Trabzon yukarıda yazdıklarımı yaşayabilecek mi.
BEKLENTİ FAZLA
Fındık üreticisinin gözü kulağı, açıklanacak fiyata çevrilmiş durumda.
Şuana kadar bir ses yok fiyat konusunda.
Üreticinin fiyat beklentisi 15 TL’nin üzerinde.
Bu fiyat beklentisi karşılık bulur mu, bulmaz mı onu hep birlikte yaşayıp göreceğiz.
Hatırlayınız, geçen sezon fındığın fiyatı 11 TL’den açılmış 7 TL’ye kadar düşmüştü.
Üretici bu kez fiyat sendromu yaşamak istemiyor.
Her ne kadar üretici yüksek fiyat beklentisi içerisinde olsa da fiyat konusunda ellerinden bir şey gelmediği gerçeğini de unutmamak gerek.
Yine de hayırlısı olsun diyoruz.
ULAŞIM AMAÇLI OLMALI
Bir önceki yazımda bir hengamedir gidiyor Çukarçayır ve Boztepe’de diye bir yazı kaleme almıştım.
Arayanlar oldu yazıyla ilgili.
Çünkü buralarda ikamet eden vatandaşlarımız, Çukurçayır ve Boztepe’ye çıkış ve inişte önemli sorunlar yaşıyordu.
Gerçi Boztepe ve Çukurçayır ile ilgili ne yazarsanız yazın imam bildiğini okur misali, yetkili kişilerde bildiğini yapıyor.
Boztepe ve Çukurcayır’da yapılan yapılaşmalar için o kadar hikayeler yazıldı ki ne yazık ki yazılanlar kimsenin umurunda bile olmadı.
Daha doğrusu tınlamadılar!
Yıllardır söylenip durulur, “Boztepe’ye teleferik yapılsın” diye.
Evet!
Neden yapılsın?
Niye yapılsın?
Kimileri turizm amaçlı kimileri ise ulaşım amaçlı yapılsın diyor.
Şu durumda bana göre de ulaşım amaçlı yapılmalı.
Mesela Avusturya ve İsveç’te teleferik ulaşım amaçlı kullanılıyor.
Bu sorunu çözer mi?
Bir nebzede olsa çözeceğine inanıyorum.
Bakın görün, Çukurçayır ve Boztepe hattı için çok çabuk çözüm üretilip hayata geçirilmez ise sıkıntı daha da büyük olacaktır.
HER DURUMDA MAĞDUR!
Giresun’da doktor ile hasta arasında yaşanan olaya yorum getirmeyen neredeyse kimse kalmadı.
Bakıyorum yaşanan olayı yorumlayanlara, çoğunun yorumu freni patlak kamyon gibi.
En zayıf halka doktor.
O zaman vurun abalıya diyerek, gelen giden doktora vuruyor.
Zira yapılanlar sonrası doktor da açığa alındı.
Hemen belirteyim yapılanı bizler de tasvip etmiyoruz.
Ama kantarın topuzunu kimsenin kaçırmasını da istemeyiz.
Konuyla ilgili en güzel yorumlardan birisini Doktor Yaşar Kibar Güven sosyal medya hesabından paylaştı.
Şöyle diyor Güven: “Doktor polis çağırır suçlu olur çağırmaz dayak yer. Yani her durumda mağdur olur. Bu ülkede görevini yapan az sayıdaki meslek gruplarından biri olan sağlık sektörünü el birliği yaparak bitiriyorsunuz. Yazıktır günahtır.”
Tabi ki Doktor Güven olayı mesleği penceresinden bakıp değerlendirdi.
Hani hoca da haksız değil yaptığı yorumda.