7 Haziran 2015 seçiminde en başarılı çıkan HDP oldu. Ötekiler ya aşağı düştü ya da durumunu korudu. Tek başına hiçbir parti hükümet olamadı.

HDP, PKK’nin Meclis’teki siyasal uzantısıdır. Halkın oyunu almasına, barajı geçmesine bakmayın. O, bağımsız bir parti olduğu görümü taşımıyor. Kararları genel olarak ya Öcalan ya da Kandil belirliyor.

HDP eşbaşkanı verdiği bir demeçte ‘Emanet oy verenleri utandırmayacaklarını’ söyledi. Ne var ki buna kim inanır? Kim kanar? Partinin tek başına karar alma yetkisi yok. Ne buyruk verilirse onu yerine getirir. Çünkü dağdaki eşkıyanın ne yapacağı belli olmaz. O, devlet değil ki uluslararası ateşkes kurallarına uysun. Eşkıya doğuda askere ara ara taciz ateşi açıyor. Tedirgin ediyor. Gözdağı vererek onu kışkırtıyor. Asker ne yapsın? Eli kolu bağlıdır. Çokça da ileri gidemiyor.

Demirtaş, silahların bırakılması konusunda ağzındaki baklayı çıkardı. ‘Öcalan ne derse o olur. Onu biz bilemeyiz’ dedi.
PKK, siyasal açıdan Meclis’te güçlendi. Bundan sonra bastırınca her istediğini alabilir. Türkiye bir yol ayrımına geldi. Her geçen gün bölünmeye biraz daha yaklaştı. Bağımsız Kürdistan Devleti’nin kurulmasına sayılı günler kaldı.

PKK, HDP aracılığıyla Meclis’te bastıracak. İsteklerini alabilmek, Öcalan’ın serbest kalmasını sağlayabilmek için tedhiş eylemlerini artıracak. Her türlü eyleme girişebilecektir.

Basının bilgisine göre PKK en ağır silahları Türkiye’ye yerleştirdi. Bunu MİT’te biliyor. Birçok ili silah, cephaneliğe dönüştürdü. Özellikle Diyarbakır’da seçim sonrası silah satışlarının olağanüstü arttığı ileri sürülüyor. Bir silah satıcısı  ‘Seçim öncesi silah satışı düşüktü. Ayda 15-20 silah satabiliyorduk Oysa seçim sonrası 5 günde 150 silah satıldı’ diyor. Demek ki bir iç savaş çıkarmak için halkı silahlandırıyorlar. Bu, gizli kapaklı bir durum değil.

Doğu-Güneydoğu Anadolu’da PKK’nin öz savunma güçlerinin kurulması da işin cabasıdır. İktidarlar, PKK her türlü örgütlensin diye, yıllardan beri göz yummuştur. Dolayısıyla bu günlere gelinmiştir.

‘Avrupa’ya giden yol Diyarbakır’dan geçer.’ ‘Büyük Ortadoğu Projesi’nde Diyarbakır bir merkez, bir yıldız olabilir.’ ‘Birkaç çapulcudan ne olur?’ ‘Dağdaki eşkıya ovaya insin. Siyaset yapsın’ dendi. Yıllarca Dağdaki eşkıyaya ödün verildikçe daha çok istedi. Görüldüğü gibi bu gün bulunduğumuz yol ayrımına gelindi.

2 Nisan 2003’te Abdullah Gül’le Amerikan Dışişleri Bakanı Powell arasında 2 sayfa 9 maddelik gizli hizmet sözleşmesi yapılmıştı. Bu, adım adım uygulandı. Şimdi Öcalan’ın serbest bırakılacağı aşamasına gelindi.

Halktan, meclisten gizlenen hizmet sözleşmesi PKK’nin siyasallaşmasına katkıda bulundu. Ayrıca Devletin Kandil ile Öcalan arasında mekik dokuması, MİT aracılığıyla Oslo görüşmeleri, Suriye’ye gönderilen silahların PYD’nin eline geçmesi düşündürücüdür. Bunların sorgulanması gerekir.

Aşağılanan, küçümsenen, ödün üstüne ödün verilen eşkıya 80 milletvekili alarak daha da şımardı. Artık önü alınamayacak bir duruma geldi. Silah bırakılmadan barış, kardeşlik olmaz. Çünkü silah barışın düşmanıdır.

Bu seçimde HDP, barajı geçtiği için çokları sevindi. Ne var ki sevinçleri kursaklarında kalacak. Benim korkum, kuşkum var. Türkiye’nin geleceğinden endişeliyim. Çünkü görünen köy, kılavuz istemez.

Bana göre HDP, kolay kolay bir toplum partisi olamaz. Irkçı, ayrılıkçı düşünceye sahip olan bir partidir.
HDP, Türkiye’yi kucaklayıp kucaklayamayacağından kuşkuluyum. Bekleyip göreceğiz. Halep oradaysa arşın buradadır.