Türkiye kadın hakları konusunda birçok Avrupa ülkesinden daha önce bazı önemli kazanımları elde etmiş bir ülke.
Türkiye’de kadınlar seçme ve seçilme hakkını İsviçreli kadınlardan 36, Fransız kadınlardan 11, Belçikalılardan 14 yıl önce elde ettiler.
Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkını veren yasal düzenleme 1934 yılında yürürlüğe girdi.
Avrupa'da kadınlara en son oy hakkı tanıyan ülkelerden biri İsviçre. Kanton düzeyinde ilk oy kullanma hakkını 1959'da elde eden İsviçreli kadınların ulusal düzeyde oy hakkına kavuşmak için 1971'e kadar beklemeleri gerekti. Son kanton Appenzell Innerrhoden'de kadınlara ancak 1990'da oy kullanma hakkı verildi. Peki İngiltere kadın hakları nasıl kazanıldı? Aslında sorulması gereken soru neden bizim ülkemizde kadın hakları batı ülkelerden çok daha önce kazanılmasına rağmen bugünkü gelinen noktada geri kalındı. Gelin o muhteşem özgürlüklerin İngiltere’sinde kadın haklarının hangi zorluklarla kazanıldığını okuyalım.
Emmeline Pankhurst, radikal feminizm kuramcısı, süfrajet ve kadın hakları savunucusudur. Köleliğe, tahıl yasalarına karşı ve kadınların seçme ve seçilme hakkı için Liberal Parti’nin desteklediği orta sınıf bir ailenin içinde büyüyen Emmeline Pankhurst, daha 14 yaşındayken kadınların seçme ve seçilme hakkı üzerine yapılan toplantıya katılmıştır. Kadınlara oy hakkı verilmesi için yürüttüğü 40 yıllık mücadelenin sonunda İngiltere’de kadınlar erkeklerle eşit oy hakkı elde etmişlerdir. Emmeline Pankhurst 1906’dan sonra WSPU’nun etkinliklerini Londra’dan yönetmeye başladı. Liberal hükümeti kadınların oy hakkını elde etmesinin önündeki başlıca engel olarak gördüğünden seçimlerde bu partinin adaylarına karşı etkin kampanyalar yürüttü. Yandaşları ise hükümet toplantılarını engelleyici eylemler düzenledi. 1908-09 yıllarında üç kez tutuklanan Pankhurst, 1910’da geçici olarak ara verdiği eylemlerine, kadınlara oy hakkıyla ilgili “uzlaşma” niteliğindeki bir yasa tasarısının hükümet tarafından engellenmesi üzerine yeniden başladı. Temmuz 1912’den sonra WSPU’nun eylemlerinin şiddet yanı ağır basmaya başladı. Özellikle komplo suçundan hakkında tutuklama kararı çıkınca Paris’e kaçan kızı Christabel Pankhurst’ün yönlendirdiği kundaklama eylemleri büyük yankı uyandırdı. Bu arada Emmeline Pankhurst de bir yıl içinde 12 kez tutuklanarak toplam 30 gün hapis yattı. 1914’te I. Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine, Christabel’le birlikte oy hakkı kampanyasına son verdiğini açıkladı ve hükümet kadınlara oy hakkı mücadelesi sırasında hapse girmiş bütün tutukluları serbest bıraktı. Şubat 1918'de çıkarılan yasayla da yaş ve medenî durum ile ilgili birçok kısıtlama getirilmekle birlikte, kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanındı. Böylece Emmeline Pankhurst'un başlattığı ve 40 yıl boyunca sürdürdüğü mücadele sonucunda İngiltere'de kadınlar siyasî haklarına kavuştular.
Şimdi bu ülkede kadın haklarının kıymetini neden bilmediğimizi anlıyor musun? Mücadele ve acı olmadan kazanılmış hiçbir başarı gerçek değerini görmez…