Geçtiğimiz günlerde sokak hayvanlarına yönelik hazırlanan yasa tasarısı taslak metni Ak Partinin Meclis grubuna geldi.

Taslak metnine göre bir ay boyunca sahiplendirilmeyen köpekler “uyutulacak.”

Sahipsiz köpeklerin tespiti ve takibi ise belediyeler tarafından yapılacak.

Odak noktası köpekler olan yasa tasarısında, arka planda ise kediler var.

Ne yazık ki, bugün Türkiye yüzyılında konuştuğumuz, hesabı, kitabı, alt yapısı oluşturulmadan, sonuçları düşünülmeden hazırlanan bir yasa tasarısı oldu.

2004 yılında 5199 sayılı kanununa göre, belediyeler sokak hayvanlarını yakalayıp, kısırlaştırıp, aldığı yere geri bırakmak ile görevli.

Türkiye'deki 1390 belediyenin sadece 237'sinde hayvan barınağı bulunuyor.

20 yıldır belediyelerin barınak sayısında hiç bir ilerleme kat edilmedi.

Yasanın yaptırım gücü olsaydı, Türkiye bugün çok farklı bir durumda olacaktı.

Kısırlaştırma zamanında yapılsaydı, bu popülasyonda artmış olmayacaktı.

Peki, bu yasa tasarısı hayata geçerse neler olur?

Hayvanın olmadığı bir doğa, doğa olmaz ve bunun sonucunda ekosistem bozulur.

Bugün Avrupa, veba salgınından neredeyse nüfusunun yarısını yitirdi.

Türkiye bu salgından oldukça az oranda etkilenmeyi, sokak hayvanlarının varlığına borçludur.

Çünkü vebanın salgına dönüşmesinde aslı etken, fareler…

Bizim sokaklarımızda kediler yaşadığından fareleri avlıyor.

Bunun yanında bir çocuk düşünün, kapısının önündeki hayvanın bağırtılarak alındığına şahit olacak.

Belki de başını okşadığı ve sevdiği bir can dostu olacak bu…

Toplum giderek şiddete soyunacak!

Ve dahası…

Diyorum ya, ne alt yapısı hazırlanmış, ne sonuçları düşünülmüş, öylece alınmış bir karar.

Devlet öldürmez, Devlet yaşatır!