2016 Bütçesi Meclis’te görüşülüyor. Bal tutanlar parmaklarını yalıyor galiba. Egemen güçler, bütçeden önce kendilerine yeter parayı ayırıyorlar sonra da geri kalanı da keyfi olarak mesleklere bölüyorlar. Bu paylaşımda da kendi düzenlerine zarar getirmeyecek hatta kendilerine hizmet edeceklere öncelik tanıyorlar.
1924 Bütçesi hazırlanırken Atatürk’e sormuşlar, “Milletvekili maaşları ne kadar olsun” diye. Atatürk, “Öğretmen maaşlarını geçmesin” yanıtını vermiş. Bugünkü durum, ise çok farklı boyutlara çekildi. Bir milletvekili bir öğretmenin on katı daha fazla para alıyor. İki yıl vekillik yapmış bir kişinin emekli aylığı ise öğretmenin aldığı maaşın en az dört katı oluyor.
Emekli bir vekil, emekli sandığına yatırdığı para ne kadar, devlete hizmetinin ölçüsü ne? Bu soruların yanıtına yaklaşıldığı zaman ülkemizde seçkin bir sınıf yaratmanın gayretinin olduğu bir gerçek. Birin dördünden en az 30 yıl devlete hizmet etmiş yüksek öğrenim görmüş bir emekliye verilen para 2 bin lirayı bulmazken belki de ilkokul mezunu ve bir dönem vekillik yapmış kişiye ise 10 bin lira civarında emekli maaşı verilmesinin izahı yoktur.
Babam, 1935 yılında Belediye başkanı seçilmiş. 1942 yılından 1960 darbesine kadar İl Genel Meclisi olarak görev yaptı. Bu sürenin 12 yılını İl Daimi Encümen Üyesi olarak iline hizmet etti. İhtilalla görevinden alınan babam, eski işine döndü bence doğrusu da bu değil midir? Çünkü Milletvekilliği ve siyaset, bir meslek değil, geçici bir görevdir.
Bir gazetede okudum. Ülkemizde bir öğretmen yılda 26 bin dolar devletten maaş alıyormuş. Bu yazar Türkiye’de değil galiba. Ben bu ülkede ve devlette çalışan bir öğretmenin bu maaşı aldığına inanacak sağduyulu insanın varlığına inanmıyorum. 1. derece 4. kademesinde ve çalışan bir öğretmen, 2500 Tl maaş alır. Bu da yılda 10–12 bin dolar eder. Doğrudur öğretmen 1946 yılında aldığı maaşla 11 Cumhuriyet altını alıyordu. Aynı öğretmen 1957’de ise aldığı maaşla 7 Cumhuriyet altını alabilirdi. Ya şimdi?
Hayatlarını tehlikeye atmış meslek bireylerine verilecek maaşta kimsenin gözü yok, olamaz da. Hatta daha fazlası da verilmelidir. O insanların çocukları da devlet güvencesinde olmalıdır. Ama keyfi verilen paralara ve ülkede dengesizliklerin oluşmasına elbette ki karşıyız.
MEB akıllı yazı tahtalarından söz ederek övünüyor. Ben hep derim, eğitimin temelini öğretmen oluşturur. Akıllı öğretmenler, çağdaş beyinler, ideal ruhlar sınıfa girmediği sürece sizin akıllı tahtalarınız ne işe yarar ki? Öğretmeni iyi eğiteceksiniz, öğretmenin ekonomik sorunu olmayacak, öğretmen özgür olacak işte o zaman bu ülkede ne terör kalır ne de ayırımcılık.
Bence 2016 Bütçesi hazırlanırken belirtmeye çalıştığım doğrular esas alınmalıydı. Çünkü tüketim toplumu oluşturmanın yolu milli gelirimizin hakça dağıtımından geçer. Tüketim toplumu oluşturmadıktan sonra üretim yapsanız neye yarar ki? Bu arz talep ilişkisi değil midir?
2016 Bütçesi, 78 milyon vatandaşımıza huzur getirecek ve top yekûn kalkınmamızı sağlayacak içerikli olmalıydı. Yoksa suyun başını tutanlara yüzde 12 , geri kalanlara ise yüzde 3-6 arasında zam vererek bu ülkede insanları mutlu edemezsiniz.
Benden söylemesi...