Biz Türkler, tarihte çok sayıda devlet kurmuşuzdur. Söz konusu bu devletlerin çoğu yaşadığı dönemlerin büyük devletleri olmuştur.

Bu devletlerin sayısı bazı kaynaklara göre 180’e kadar varmaktadır. Türkiye yani Anadolu’da bu medeniyetin 1000 yıldır lokomotifi olan topraklardır.

Tarihteki Türk devletlerinin sayısı ne olursa olsun, tarihin her döneminde Türkler devlet geleneklerini korumuştur.

Yaşadıkları zaman dilimi ile coğrafi mekanları açısından ele alındığından Türk dünyasının yayılış sahası, Asya, Avrupa ve Afrika’nın kuzey bölümünü kapsadığı görülür.

Bu da ne demektir dünyanın çoğunda belirli nüfuza sahip bir milletiz.

Yani interlandı geniş bir millet.

Öte yandan daTürk medeniyetinin tekrar kurulmamasını için sanki tüm dünya elbirliği yapmış gibi hareket etmektedir.

Bugünün süper güçlerinin ideallerinde hep parçalanmış ve ezilmiş bir Türk dünyası yatmaktadır.

Dünyada farklı kıtalara yayılan bir milletin özellikle de Türklerin toparlanmasına göz yummayacaklardır.

Bu bağlamda atasözleri bile icat etmektedirler. Bir Yahudi atasözü şöyle der, “Tanrım , Türklerin ayakkabılarını dar yap. Ayağındaki yaraların acısından başka bir şey düşünmesinler ki, düşünmeye fırsat bulurlarsa, hemen medeniyet kurarlar ve dünyaya hükmederler.”

Günümüzde belki ayakkabılar değil ama bizleri meşgul edecek çok şey türettiler. Gerek terör, gerek ekonomi, gerek sağ sol ve birçok şey. Amaç aynı bizleri bir şekilde meşgul etmek ve tekrar dünyaya hükmetmemizi engellemek. Velhasıl bizim tek gayemiz olmalıdır.

Oda bela ve musibetlerin sağanak sağanak yağdığı, millet varlığımıza kast edildiği böylesine bedbaht bir devirde ve milletimizin manevi bir buğran ve anarşiye sürüklenmeye çalışıldığı dönemde Müslüman Türk milletinin kendisine dönmesi ve bir alın yazısı ve bir kader borcu olan tarihi misyonuna yeniden sahip çıkması gerekir.

Zira yer ve gök ehlinin bu milletten beklediği budur.