“Yakalı Toy Kuşunun Ölümü üzerinden Avcılığımıza ve Türkün Silah Sevgisine Saldıranlar Bilmelidirler ki; Bu millet Ağaç Koğuğundan Çıkmadı ve Bu Ülkeyi de Yolda Bulmadık. Bizi Anlamamayı Marifet Sayanlar, Çok Sevdikleri Batıdaki Üniversitelerin Yaban Hayatı Hocalarından Resmi Açıklama Yayınlayabilirler. Ancak, Onlar Adına Üzgünüm. Zira, Bu Açıklamalardan Farklı Birşey Duyma İhtimalleri Yok. Karabağ, baston ile değil silah ile alındı. Oyuna gelmeyelim. Avcılığı yasaklayarak hayvanlar korunmaz. Avı yasaklamak, Türkü silahsızlandırıp, Lgbtxyz, Sanal Robot yapma politikasıdır. Avcılık bir yaşam biçimidir. Herkes evden işe, ordan sosyal medyada sözde doğa sever olmaya yönlendiriliyor. Silahlı Türkün düşmanı bir üst akıl grubu, işi hemen kasıtlı bir şekilde avcılara mal etti, kimileri de avcılara hakareti marifet saydı. Avcılık tanzimattan beri bizde horlandı, batıda yeşertildi. Hiçbir tür, avcılar tarafından yok edilmedi. Av hasattır. 500 kuş türünden 20 kadarı av türüdür ve nesilleri devam ediyor. Türk avcısına, Afrika kabilesi muamelesi yapanların derdi belli. Esasen, avcıların el sürmediği türler yok oluyor. Avlanmayan türleri kim yok ediyor, sebepler neler; habitat kaybı, kediler, cama çarpmalar, zehirler... ilk sırada. Yasal avcılık neden bir tek bizde böyle sorun oluyor; Çünkü, biz Türküz, biliyorlar ki Türklerin bu dünyada önemli bir görevi var. Av, İslamiyet öncesi ve İslamiyet sonrası bu milletin helalidir, töresidir, kültürüdür. Avrupa ve Amerika'da kültür mirası, kitaplarda, üniversitelerde ders konusu, yasal ve gayet doğal, bizde ise Batıcı geçinenlerin nasırı...Paylaşımlarımızı farklı mecralarda hakaret ettirmek için paylaşanların da, bu hiç duymadıkları bilgilere ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Bir kişinin bile jetonu düşse, kardır.”

*

Bunları ben değil, Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi Yaban Hayatı Ekolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şağdan Başkaya söylüyor.

Açıklamayı sosyal medya hesabından yapmış.

Yazıdaki imla hatalarını da, belki dank eder diye düzeltmedim.

*

Bu konuda jetonu köşeli olan bir birey olarak, saygıdeğer profesöre sormak isterim:

*

Avcılığı evirip çevirip, nasıl Azerbaycan-Ermenistan savaşına bağladınız bilmiyorum ama Türk’ün özünde silah değil, cesaret vardır.

*

Açıklamalarınız bir nebze, bireysel silahlanmayı da teşvik edecek cinsten. Hâlbuki biz bir profesörden, bilinçsiz avcılığa dair de bir iki satır okumak isterdik.

*

Nesli tehlikede olan ve bir süre önce Trabzon’da tedavi edilen Yakalı Toy Kuşunu Yozgat’ta avcılar katlediyor ve sen bunu avcılara mal etmeyin diyorsun.

Ne yapalım!

Amipler mi yaptı diyelim?

*

Yaban hayatı konusunda eğitim almış bir profesör olarak, her yıl nesli tükenme tehlikesinde olan kaç hayvanın avcılar tarafından katledildiğini biliyor musunuz?

*

Hadi bunu boşver, bu hayvanlar canice katledilirken, çıkıp bir profesör olarak, “Beyler ne yapıyorsunuz. Bunlar av hayvanı bile değil. Neden vuruyorsunuz dediniz mi?

Sahi siz canlıların yaşam hakkı konusunda ne düşünüyorsunuz?

*

Hayvanları avcıların hasat etmesi gereken canlılar olarak görüyorsunuz.

Peki, yavrusunu emzirirken, başından aniden vurulan ve can verirken gözyaşı akıtan bir geyiğin silueti seni hiç rahatsız etmiyor mu?

Siz merhametinizi bir nezaket aparatı olarak mı kullanıyorsunuz?

*

Ben bu listeyi çarşaf gibi uzatırım ama bana öyle geliyor ki, ne kadar yazarsam yazayım, saygıdeğer profesörümüzün “Silahlı Türk” aşkının önüne geçemeyeceğiz.

Sevgili profesörden tek beklentim, kamuoyundan özür dilemesi…

Zira içi boş ve tropikal kapuska kıvamındaki açıklamalarını, gülerek ve hayretler içerisinde okuyoruz.