Türkiye; operasyonla, yolsuzlukla, iftiralarla, komplolarla, yapılan türlü oyunlarla uğraşırken... Halkımız hiçbir şey olmuyormuş gibi her şey yolundaymış gibi tuhaf bir sevinç içinde yılbaşında sokaklara dökülüp kutlamalar yapıyor.
Yazık çok yazık. Neyin sevinci, neyin kutlaması bu? Türkiye'de bazı dış ve iç güçler oyunlar hazırlarken, ekonomimizin büyümesini istemeyenler varken, güçlü bir ülke olmamızı istemeyenler durur iken, son 20 gün içinde ülke ne kadar zarar ettiğini bildiğimiz halde, biz neyi kutluyoruz? Zaman uyanık olma, özümüze dönme ve dua zamanı. Ülkemize destek, birlik ve beraberlik olma zamanı. Yılbaşında kendi imtihanımızla baş başa kalmak... Batıya özenmek, batılılar gibi yaşamaktır bazı insanlar için... Onlar gibi olacağız diye yılbaşı kutlamaları da, örf ve âdetlerimiz arasına girdi. Hindi kesip çam ağacı ve ev süslemeler, kırmızı pijama giymeler, yeni yıla sarhoş girmeler, sabaha kadar eğlenmeler....vs.
Soruyorum bunun neresinde mantık var? Bu nasıl Müslümanlık anlayışı? Osmanlı döneminde böyle bir kutlama var mıydı? Peygamberimiz döneminde de var mıydı? Yoktu, olamazdı, olmamalıydı da. Çünkü biz Müslüman bir toplumuz, biz Müslümanca yaşamayı, Allah’ın emir ve yasaklarına uymayı kabul ettik, iman ettik. Mahşer günü yaptıklarımızla hesaplaşacağımızı bildiğimiz için ölçümüz de peygamberimiz gibi olsun istedik. Kur’an-ı Kerîm'e bağlı yaşamak, örf - adetlerimizle birlikte, büyüyen bir nesil olmaktır. Amacımızda bu yönde olmalı. Müslüman kardeşlerimize yardım etmek bilinciyle yaşamaktır. En önemlisi de iyi bir aile ferdi olmaktır. İslam’ın ve de imanın şartlarını yerine getirmektir Müslümanlık. Bunu iyi anlayalım.
Yılbaşı kutlamaları bir saçmalık, bir özentiden ibarettir. Bir peygamberin doğum yıldönümünü içkiyle, kumarla, hindi kesmekle, dansla, kadınlarla kutlamak hangi dinde, hangi inançta var? Mantıklı mı sizce?.. Gençlerin özentili bir yaşamı tercih ettiğinin farkında mıyız? Değiliz ki kutluyoruz. Demek ki yılbaşı aynı zamanda düşüncenin, ilmin, inancın, imanın bir yana bırakıldığı bir kutlamadır, yeni yıl ancak bu şekilde kutlanır, bu mantıklı işte... Batılı olmak mı istiyoruz? Batılının manasını anlamak isteyen, Müslümanları seyretsin. Müslümanlar yılbaşında neler yapıyor araştırsınlar. O zaman batılı olursun, batılı gibi düşünürsün, batılılar gibi yaşarsın... Ama batı anlayışı diye; çeşit çeşit mekânlar... İçkiler o biçim, yanında da mezeler... Kadın kahkahalarının, dansların olduğu ortam...Hayat dolu, cepler boş, iman ve kalpler bomboş... İşte batılı insan... İşte modernlik... İşte güzel mi güzel yılbaşı... Bu mudur özendiğimiz hayat? Batı deyince akla bunlar mı gelir?
Biz Müslümanız, kutlamayacağız. Başkalarının çocuklarını eleştireceğimize, kendi çocuğumuz ne yapıyor yılbaşında... Batılılaşma öyle bir seldir ki, pek çok şeyi sürükleyip götürüyor, farkında bile olamayız. Geriye dönüp baktığımızda, okumayan bir toplum, özentili bir nesil, kalitesiz insanlar, çalışmayan eller, ekilmeyen topraklar, uçmayan kuşlar, eksilmiş imanlar, merhamet bekleyen insanlar, güvensiz toplum, boş bir hayat kalıyor. Bunun tek nedeni yeterince İslami öğretim ve eğitim yapılmadığı gibi, her şey insanımızı din dışına çekiyor. Diskotekler, kahveler, dar elbiseler, dini bilgisi eksik olan insanlar farkında olmadan, İslam'a hücum ediyor. Bu düşüncelerimi daha da iyi açıklayan bir söz, Bediüzzaman Hazretleri buyurmuş ki: "Karşımda müthiş bir yangın var. Alevleri göklere yükseliyor. İçinde evladım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor." Ne güzelde söylemiş, nasıl da uyarmış bizleri Allah’ın sevgili kulu, biz hâlâ göremiyoruz bunları, hâlâ daha özentili bir yaşamı tercih ediyoruz.
Madem özeneceksen, İslam’a özen, Halife'ye özen, iyi bir Müslümana özen ama batıya özenme... Fransa' da yaşayan biri olarak buradakiler bizim kadar sokaklara dökülmüyorlar. Yeni sene inşallah özümüze özenecek bir yıl olur..