Nynäshamn, Stockholm'ün en uç noktası, banliyö  treninin gittiği son istasyon. Ana istasyon olan T-Centralen ile Nynäshamn arası sadece taş çatlasın 40 dakika. Baltık Denizi kıyısında şirin bir balıkçı kasabası olan Nynäshamn, yazları pek şenlikli turistik bir kasaba, kışlarıysa tüm bölge için iyi balık ve huzur demek. Nynäshamn küçük balıkçı barınakları ve rökeri denilen tütsühaneleri ile ünlü. Ringa, somon ve çeşit çeşit tütsülenmiş balıklar için bu tren yolculuğuna değer.

Dükkanların önünde yanan İsveç markalı lüks gaz lambaları beni direkt çocukluğuma döndürüyor.

YAZI İÇİ FOTO (2)

Balıkçı barınakları ve balık kokusu tüm sahil boyunca deneyimlenmesi gereken bir zorunluluk. Çünkü lagom, denilen  İsveç felsefesi bu sadeliği çok iyi ifade ediyor. Lagom ne çok fazla, ne çok az, demek. "Tam kararında" anlamında kullanılıyor. Üçgen çatılı basit balıkçı barınakları, küçük işletmeler ve hepsinden önemlisi tütsülenmiş balık satan rökerilerde alışveriş yapmak çok keyifli.

YAZI İÇİ FOTO (3)

Surströmming ise İsveç' e özgü, hafif tuzlu, fermente edilmiş Baltık Denizi ringa balığıdır ve en azından 16. yüzyıldan beri İsveç mutfağına özgüdür. Kızartılmış veya salamura edilmiş ringa balığından farklıdır. Geleneksel olarak strömming, Kalmar Boğazı'nın kuzeyindeki Baltık'ın acı sularında yakalanan ringa balığı olarak tanımlanır. Surströmming için kullanılan ringa balığı, nisan ve mayıs aylarında yumurtlamadan önce yakalanır.

Surströmming üretimi sırasında çiğ ringa balığının fermente olmasını sağlarken çürümesini önlemek için yeterli miktarda tuz kullanılır. En az altı aylık bir fermantasyon süreci, balığa karakteristik güçlü kokusunu ve biraz asitli tadını verir. Yeni açılmış bir surströmming kutusu dünyadaki en iğrenç yemek kokularından birine sahiptir; hatta Kore hongeohoe, Japon kusaya veya İzlanda hákarl gibi benzer şekilde fermente edilmiş balık yemeklerinden bile daha güçlüdür. 

İsveç' te birbirini sevmeyen komşuların birbirinin alanına intikam amaçlı surströmming konservesi açarak, atıp kaçtıkları bile anlatılanlar arasında. Hatta surströmming konserve tenekeleri içinde çorap ve hediyelik eşyalarla, balık üzerinden üretilen kültür oluşturulmuş. İsveç, balığı tüketen ve bu kültürü koruyan bir ülke.

Gelelim Faroz' a ve hamsiye. Faroz Trabzon'da bilinen en eski balıkçı mahallesi. Yıllardır, ne bir balık satış alanı var, ne kendine özgü bir balık kültürünü oluşturamamış. Tabi ki tütsühane gibi bize tümüyle yabancı olan bir kültürü edinelim demiyorum fakat, bizlere özgü olan salamura, hamsi ve palamut neden bir marka haline getirilmiyor. Neden insanlar Faroz'a sadece denize ulaşılacak ve çay içilebilecek bir mekan olarak bakıyor?

Nynäshamn' dan Faroz çok uzak bir nokta olmasa gerek?