Bahçeli hangi hakikati gördü ki ‘evet’ cephesinde konumlandı. Kendi deyimiyle ‘Milli olanlarla gayri milli olanların savaşı’nda partisinin ismine yaraşır bir pozisyon aldı. Zira birçok konuşmasında “Ülke kıskaca alınmış, bir beka meselesiyle imtihan edilmekte. Ya terörün bütün bileşenleriyle amansız bir mücadele edilecek ya da terörün çözüm süreci denen o sinsi ilerleyişine teslim olunacak” diyor.
Şu an Bahçeli’nin yanında kayıtsız şartsız duran ülkücüler de, “Bahçeli, hem Ak Parti’yi bu süreçten çekti aldı hem de millici insanların içine düşürüldüğü bütün fak ve tuzakları parçalayıp attı. Sıkıntı yaşamak adına, partisindeki muhalif unsurları dikkate almadan bir karar verdi. Bu doğru ama bu kararın ferdi bir muhteva taşıdığı kanaatinde değiliz” diyorlar.
Ayrıca şu an MHP içinde faal olan ülkücüler ise, “Her vesilede ‘Önce ülkem, sonra partim, sonra ben’ diyen bir ilkeyi ülkücülere bayrak yapan Bahçeli, ‘çok başlı yönetişmeden etkin yönetişmeye’ kapı aralamanın Türk milletinin menfaatine olduğunu değerlendirmiş, Başbakan Binalı Yıldırım’la ‘evet’ için müsavi adımları atmıştır” diyorlar.
Bütün bu bilgilerden sonra benim tespitim şu:
Bahçeli, muhalif kanadı ‘paralel yapı’ ile yürüyen bir tarifle durdurma yerine ülkenin içine düştüğü bu vasatta parti işleriyle uğraşmanın bir fayda vermeyeceği gerekçesiyle frenleseydi daha yeğ davranmış olurdu. Bence kendisinin bildiği ama dışarıya sızdırmakta sakınca gördüğü büyük tehlikeler tespit etmiş olmalı ki arkadaşlarını bile ağır ithamlarla durdurdu.
Bahçeli bildiklerini anlatmada ketum bir lider. Bu ketumluk, partinin kendini anlatmasında da hayli zorluklar barındırıyor. Konya’da yapılması düşünülen il başkanları zirvesi bazı ifşaatlara vesile olabilir. Bahçeli ülkücülere belirlediği istikametin gizemlerini hangi kanalla yapılır bilemem ama aktarmak zorundadır.
Çok samimi olduğum bazı ülkücü büyüklerim bu gizemi öğrenmeden Bahçeli’nin çizdiği istikamette yürümeyeceklerini sohbetlerimizde bana ifade ettiler.
Onları çok kızgın gördüm. Hatta yazdığım bir yazı için yoğun eleştirileri oldu.
Şahsi kanaatim Bahçeli ülkücü camiadaki bu derin fay hatlarını biliyor. İleriki günlerde muhalif diye bilinen bazı isimlerle bazı görüşmeler yapabilir. Partinin geleceğine dönük duyulan endişeleri tatmin edici gerekçelerle dağıtması bir zorunluluk. Bir Koray Aydın’ı, bir Ümit Özdağ’ı, bir Sinan Oğan’ı hatta bir Meral Akşener’i tek başına bir kişi olarak görmeyecek kadar feraset sahibi olsa gerek.
Zira bu muhaliflere hakarete varan salvolar Bahçeli’den geldiğine göre oluşan fırakları bırakmak da ona düşer.
Genel başkanlıktan öte bir durum varsa –var gibi görünüyor- isimlerini zikrettiğim muhalifler zannedildiği gibi duvar bir duruş göstermeyeceklerdir.
Nihayeti aynı sevdanın ortak nefesleridir hepsi. Büyük kızgınlıkları sulhu da büyük olur. ‘Evet’, muhaliflerin bilmediği gerekçelerle bir mecburiyetse hiçbiri enaniyet göstermeyecek kadar ülkücüdürler.