Sabahın ilk ışıkları penceremden içeriye sızdığında güne dair niyetlerim de uyandı benimle. El yüz yıkamak, kahvaltı derken kendimi attım sokağa.
Kemalpaşa bugün daha kozmopolit. Etrafta aynı anda konuşulan dört beş dil, kendi güzellikleriyle kulağına misafir olabilir.
Neyse her gün büyük bir keyifle çay içtiğim Karadeniz çayocağında hareket saatini bekliyorum. Derken telefonum çaldı. Yol arkadaşlarım Borçka'dan ivmelendiklerini bildirdiler. Ben de buluşma noktası
Hopa'ya doğru tazyiklendim. Hopa üst geçit altında buluştuk. İstikamet Rize Güneysu idi. Bir saati bulmadı ki yol sapağına geldik.
Öyle bir vadideyiz ki buraların siyasi mümbitliğini anlatmaya kelimler kifayet etmez. Sahilden fazla değil beş altı kilometre içeriye doğru sokulduk. Üsten aşağıya doğru yuvarlanan arkadaş kokusu yakın düşmüştü bize. Çok geçmeden vardık dost kapısına. Her zamanki güler yüzüyle karşıladı bizi Adnan Er.
Bir insanın öz teyzesinin oğlu Cumhurbaşkanı olacak da böylesine tevazu sahibi olacak. Şaşılacak şey! Memlekette nadirattandır böyleleri. Hele hele eski dostlarını hayatındaki akış hiç değişmemişçesine aynı muhabbetle kucaklayacak kişi olmak, bambaşka bir şahsiyetli duruş olsa gerek.
Yanımda halamın oğlu ve yine Borçka'nın tanınmış simalarından bir arkadaş var. İkisinin de ataları Rize deresinden kimyasına kimya katmış. Sonra birçok Rizeli gibi dünyanın değişik köşelerine savrulmuşlar. Öyle savrulmuşlar derken rüzgarın biriktirdiği toz yığını gibi değil, bütün varlıklarını ve itibarlarını temerküz ettirek bir savruluş bu.
Açıkça ifade etmek gerekirse Rizelinin elinin değdiği yerde bir bereket, bir iffet, bir cazibe peyda olur. İstisnalar bir kenara, bu söylem rutindir.
Nitekim Borçka ilçesinin gözbebeği durumuna gelmiş bu iki yarenle bir başka yarenin kapısını açtık. RTEÜ'nün Genel Sekreteri kadim dostum Adnan'la Bursa Yenişehir'den başlayan bir dostluğumuz var.
Ağabeyi Danıştay üyesi İbrahim Er'i tanırdım ama böylesine teferruatlı sohbet imkanımız olmamıştı. Çok donanımlı, dolu, memleket meselelerine vakıf, milli refleksleri diri bir büyüğümüz. Az sözle çok şey anlatma üstadı desem, inanın abartmış olmam.
Memleket için hayırlı şeyler konuştuk. Bizlerin de meselelere bakışaçılarımızı gördüler. Böylesine örtüşen bir zihinsel iklim açıkçası bana değil de arkadaşlarıma süpriz oldu.
Ülkem adına hem umutlandım hem de endişelendim. Yüreğimize ferahlık verecek gelişmelerin yanında henüz aşılmamış meslelerden haberdar olduk.
Ama bohçayı umutla bağladık. Görelim Mevlam neyler neylerse güzel eyler.