Altyapıdan, amatör takımlarından Trabzonspor’a gelip forma şansı yakalayan,  belli bir süre oynadıktan sonra başka takımlara gidip olacağı kadar olamayan sayısız eski futbolcuyla sık sık karşılaşıyorum.
Haliyle futboldan, o günlerden konuşuyoruz.
En son sağ bek Mehmet İpek’le bir sohbetimiz oldu.
“Yahu Mehmet dedim. Düşünüyorum da, süratin, çabukluğun, kuvvetin yerindeydi. Çok da hırslıydın. Atağa da çıkıyordun. Tekniğinde de yeterli düzeydeydi. Ancak bütün bu özelliklere sahip bir futbolcu olarak çok daha iyi futbol oynayıp Trabzonspor’da kalıcı olmalıydın.”
“ Abi” dedi. “Akıl verenimiz, yol gösterenimiz yoktu ki..”
***
Metin Aktaş altyapıdan gelip Trabzonspor kalesine geçtiğinde, “Türk futbolunun 10 yılına damga vuracak bir kaleci” geliyor” diye yazdı, çizdi herkes.
İki müdahaleyi  peş peşe yapacak kaleciler parmakla gösterilirken, Metin’de bu üçtü.
Yani vurdular çeldi, bir daha vurdular bir daha çeldi, dönen topu kaleye gönderdiler ona da müdahale edecek çabukluktaydı.
Lakin o da olacağı kadar olamadı.
Biraz  Trabzonspor’da, biraz başka takımda derken, sonunda zaman doldu, o da tribüne çıktı.
Futbolu bıraktıktan sonra bir röportajını okumuştum gazetede.
“Şimdi anlıyorum da ne büyük yanlışlık yapmışım zamanında”  diyordu.
“Büyüklerim hatalarımı yazıyor, söylüyor diye onlara tepki gösteriyordum. Oysa onların benim daha iyi olmam için,  benim iyiliğim için yazdıklarını  iş işten geçtikten sonra anladım.”
***
Bu yüzden iş işten geçmeden akıllı olmakta yarar var.
Eğer Trabzonspor gibi  sürekli göz önünde olan bir takımda oynuyorsanız elbette sizden ona göre futbol beklenir.
Düzyurt’un sol bekinin, Yomraspor’un sağ açığının yaptığı hatalar  şimdi  duyulmaz, görülmez, yazılıp çizilmez lakin , onlar da Trabzonspor’a gelse işler değişir.
 Çünkü insanlar maymun gibidir. Yükseğe çıktıkça arkası daha çok görülür.
***
Sözü bizim sağ bek Zeki’ye getireceğim.
Eleştiriliyor.
Hatta Trabzonlu olmayan bir futbolcudan daha çok eleştiriliyor.
Zeki için iki yol var.
Ya, önce  okkalı bir küfür basıp sonra da kafayı bunlara takacak.
Ve de o kızgınlıkla daha da çok hata yapacak ve Trabzonspor macerası kısa süre sonra bitecek.
Ya da, “Yahu bu adamlar benim düşmanım değil ya. Doğru söylüyor olabilirler” diyecek ve eleştirilen yönlerini geliştirmeye bakacak.
***
Mesela diyecek ki :  Takım 1-0 mağlupken son dakikalarda can havliyle bir atak yapmışsak ve de takım stoperiyle  santraforuyla kale önüne  yığılmışken ben ortayı doğru yapmayıp o topu defansa çarptırırsam elbette tepki görürüm. Ya da defansta kaptırdığım top gol olur da o golle 1-0 mağlup olur ya da 1-1 berabere kalırsak  yine tepki görürüm. Hatta tribünde taraftar olsam bunları yapan oyuncuya ben de tepki gösteririm.
Diyecek ve bunlar üzerinde çalışacak, çalışacak, çalışacak..
Ve sonunda kendisi kazanacak..
Ailesi, yakınları kazanacak..
Ve insanlar da o değil, Trabzonspor kazandı diye sevinecek.
Yani bir anlamda onlar da kazanacak.
***
Ama bu tür futbolcular için en büyük tehlike, baba, amca, abi, kardeş gibi yakın çevre grubudur.
Çünkü onlar sürekli şunları söyler:
-Bu  taraftar zaten sana gıcık..
-Filanca çok kötüydü hoca onu değil seni  dışarı aldı. Zaten  bu adan sürekli  senin hakkını yiyor.
-Senin aslında milli takımda oynaman lazım ama Fatih Terim adam kayırıyor.
- Daha dün gelen şu kadar verdiler ama bi de senin aldığına bak. Üstelik sen oynuyorsun o yedek. Bu kadar paraya top mu oynanır ya!..
Sözleriyle yanlış yola sapıp doğmadan ölen futbolcu sayısı , bugün liglerde top koşturanlardan fazladır.
***
Bu yüzden iş işten geçmeden  kıymetini bilmek lazımdır.
Bunun için inandığınız, güvendiğiniz büyükleriniz varsa öğütlerini, yoksa adam gibi  eleştirenleri okumakta yarar vardır.
Çünkü seneler çok çabuk geçiyor ve 24 ile 35’in arası da o kadar da uzun değildir!.