Zaro Ağa'dan geriye, Amerika'ya yaptığı yolculuk sırasında gazete ve dergiler de çıkan haberleri, röportajları ve fotoğrafları kalır. Kız öğrencilere çıplak modellik yaptığı günlerde çizilen bir resmi ise günümüze ulaşamaz ne yazık ki!
II. Meşrutiyet döneminde açılan Kız Sanayi-i Nefise Mektebi'nin müdiresi Mihri Müşfik Hanım, öğrencilerin sürekli olarak manzara, meyve ve çiçek yaptığını görünce, sanatlarını geliştirebilmeleri için mutlaka çıplak modele bakarak çalışmaları gerektiğini söyler. Kızların karşısına çıplak bir erkek oturtmak çok zor olduğundan, Arkeoloji Müzesi'ndeki antik heykellerin alçıdan kalıpları çıkarılarak okula getirtilir. Cansız modele bakarak yapılan resimlerde istenilen düzey yakalanamayınca da, Maarif Nezareti'ne bir yazı yazılarak, ihtiyar erkeklerin okulda elbiseli halleriyle canlı model olarak kullanılmasına izin verilmesi talep edilir. Böylelikle, Türk resim sanatının ilk erkek modeli doğmuş olur: Zaro Ağa!..
Zaro Ağa en fazla üç gün dayanır, genç kızların karşısında poz verme işine. Zaro Ağa'nın neden bir daha modellik yapmak için okula gitmediği sorusuna verdiği yanıtı, kendisi için en derin çalışmayı yapan Mevlüt Çelebi'nin kitabından okuyoruz:"Aha bilye bilye göz kırpiylar. Sonra başımı yanağımı okşiylar. Buraya bah, beri bah dirler. Hangisine bahayım bilmirem, hepsi de huriler gibi, bir iki dene olsa ne ise. Emme ben bu kadar kızı nideyim, aha gelmem vallah!.."
Mevlüt Çelebi, bir "Zaro Ağa Müzesi" kurma düşüncesini ortaya atar, kitabının sonunda. İstanbul için yapılacak en güzel hizmetlerden biri olacak bu düşünceyi alkışlayarak, derin bir "ahhh" geçiriyorum içimden; Zaro Ağa'nın, organlarını saklamak için gösterilen itina, ayakkabılarından esirgenmeseydi!