Yıllar önce, üst düzey bir istihbaratçı ağabeyimiz, “Türkiye’yi birinci sınıf yöneticilere yönettirmezler. Yönetimde olan kişi, kendini yetiştirir, gerçek devlet adamı olunca, onu hemen alaşağı ederler” O zamanlar bu yaklaşım, bana abartı gelmişti. Şimdi ise çok doğru söylediğine inanıyorum.
 
TV’de meclis saatinde Sağlık Bakanlığı ile ilgili bir yasa tasarısını izledim . Verilen önergeler okunuyor ve gerekçeleri akla mantığa uygun; ancak verilen önerge iktidar partisinden değilse hemen reddediliyor. Ne yazık ki doğruları da, yanlışlar da reddediliyor. Üstelik de 550 kişilik meclis salonunda sandalyelerin üçte ikisi boş.
 
O mecliste, bilenlerin yerini, öğrenenler, deneyimli kişilerin yerini ise acemiler almış gibi. Dolayısıyla lider kadrosu parmak kaldırmışsa peşindeki kişiler de hemen parmak kaldırıyor. Bu mudur Allah aşkına halkı temsil etmek halkın vekili olmak?
 
Bir ülkede deneyimli ve profesyonel yönetici kadro, sağlam adımlarla hareket eder. Ülkenin mevcut durumunu değerlendirir, yıllık veya bir seçim dönemi ya da uzun yıllara yönelik programlar yapar. Kısaca hedef belirler. Hedef belirlerken:
Paylaşılır olması önemlidir. Topluma ters düşen yalnız bir sınıfı ilgilendiren veya o sınıfa çıkar sağlayan hedefler beraberinde sorun getirir.
Hedeflerin ölçülebilir düzeyde olması  inandırıcı olur. Hedefler toplumla paylaşılmalıdır. Tartışılmalıdır ve her sınıf insanca önemsenmelidir. Tartışılmayan ve toplumca benimsenmeyen hiçbir yasa, hedef uzun ömürlü olamaz.
Hedefler iddialı olmalı. Yönetim kadrosu bir toplumu geçmişteki başarının üstüne çıkarmayı amaçlamalıdır. İşte o zaman hem topluma karşı inandırıcı olur hem de  yapılanları veya yapılacakları toplumla paylaşır.
Hedefler ulaşılabilirlik düzeyde olmalı. Oy uğruna veya kendi hevesleri, çıkarları uğruna hedef belirlenirse ancak hedef için kaynak belirlenmezse o yönetim kadrosu havanda su dövüyor demektir.
 
Bugünkü iktidar sözüm ona deneyimli görünmek isteyen kişilerle donatılmıştır. Onun için büyük işler başarıyormuş gibi  topluma hava basıyorlar ama arkada yolsuzlukları günlerce konuşuluyor ve konuşulmaya da devam edilecek.
 
Çanakkale’nin şirin beldesi Küçük kuyu’da sıfır asfalt üç gidiş üç gelişli yol yapıldı. Birkaç yıl önce yapılan yol ve  kaldırımlar bozulduğu için söküldü, bir ay önce yeniden yol asfaltlandı kaldırımlar döşendi. Maalesef yeni yapılan kaldırımlar da yeniden çökükler oldu, yapılırken bile estetiğe ve etrafa önem de verilmedi. Alt geçitler de yağmur yağınca en az 50 santim su birikiyor. Uyarmamıza karşın telefonla bilgi vermemize karşın ilgilenen bile yok. Bu örnek bize gösteriyor ki ülkemizin deneyimli, bilgili kişilerini kenara itip kendi amatörlerini ön plana çıkarması bu ülkeye ihanettir. Bence bunun altında yatan gerçek, iktidarın kurumları özelleştirerek beceriksiz de olsa o devlet kurumlarını kendi adamlarına vermeleridir. Yeterlilere değil de öğrenenlere ülkeyi peşkeş çekmeleridir.
 
Bu iktidar döneminde ülkemizde yeni iş adamı anlayışı oluşturuldu. Bunlar az harcama ile çok kâr edenlerdir. Az zamanda çok zengin olmayı hedefleyen kişilerdir. Yukarıda da belirttiğim gibi hedefler doğru konulur ve hedeflerin gerçekleşmesi için seçilen insanlar dürüst ve vatansever olurlarsa sorun yok; ama vur kaççı olurlarsa yazık olur toplumumuza, yazık olur bizlere.
 
Hele yönetici kadro, başkaları tarafından yönetiliyorsa, yönlendiriliyorsa o zaman o ülke daha vahim duruma düşer. Bir başbakanın, bakanın, cumhurbaşkanının veya bir bürokratın yapacağı işler ve yetkileri yasalarla, yönetmeliklerle belirlenmiştir. Yasalar ve yönetmelikler hiçe sayılarak görevlere müdahale edilirse işte, ülkemizde olduğu gibi, işler çıkmaza girer.
 
Devlet yönetmek,  şirket yönetmeye benzemez.
 
Ne dersiniz?