Yazıma isim verirken “Ekonomi ve Yaşlılık mı, yoksa Yaşlılık ve Ekonomi mi?” diye yazmamda epeyce gel-gitleri yaşadım. Ama yaşlılık ön plana çıktığı için onu öne aldım.

Kapitalist sistem kendi kurallarını ön plana çıkarır ve acımasızlığını her alanda ortaya serer. Emekli ve yaşlı insanlarımızın liberal pazarda zor duruma düştüğü bir gerçek. Çünkü onlar yaşları gereği hem üretemiyorlar hem de rekabet edemiyorlar. Liberal sistem, güçlü olduğun ve ürettiğin sürece seni destekler ve senden yararlanır; ancak üretme gücünü yitirince seni kenara atar. Ülkemizde biz emeklileri buna örnek gösterilebiliriz.

657 Sayılı Yasaya göre devlet görevlileri siyasetle ilgilenemezler. Aslında doğrusu da bu. Ancak uygulamaya gelince iktidar partileri devlet memurlarını siyasetin içine çekiyorlar. Kendilerinden olanlara devletin belirli kademelerinde torba kadrolarla üstün ücretler ödüyor ve dolaysıyla de siyaseten kayırılmış o insanlar emekli olunca da namusu şerefi ve mesleğinin gereklerini yerine getirmiş ve emekli olmuş kişiden belki iki misli daha fazla maaş almış oluyorlar.

¼ ünden emekli olmuş eğitim düzeyi eşit iki kişiden biri 1500 TL emekli maaşı alırken, siyaseten kayırılmış ve hiçbir üstünlüğü olmayan diğer kişi 5000 TL emekli maaşı almaktadır ki bu hiçbir mantığa sığmaz ve sığmamaktadır da.

Prof. Haydar Baş’ın Milli Ekonomik Modeli’ndeki “Sosyal Devlet ve Sosyal Güvenlik Projeleri” bizlere umut veriyor. Umut veriyor diyorum, çünkü yaşlı insanlar gençlere göre daha zor iş bulmaktalar. Verilen emekli maaşı da yeterli olmayınca biz emeklilere “Bir an önce öl” yaklaşımı ön plana çıkarılmaktadır. Bütün birikimlerine ve deneyimlerine karşın bugün yaşlı kesime yeteri kadar ürettirilmiyor ve ona yaşama sınırının altında hayat hakkı tanınıyor.

İşte, belirli yaşa gelerek ve emekli olduktan sonra devreye devletin gücü girmesi gerekiyor. Koruyacak ve kollayacak bir devlet gücü devreye girmezse bu sistemin içinde düz emekli olmuş insanlar zor durumda kalıyor. Kısaca sürünüyor.

Emekliyi “Yaşı gitmiş, işi bitmiş” olarak gören kapitalist sisteme karşın Milli Ekonomik Modeli o insanları tüketim toplumu olarak görmekte ve ülke ekonomisine katkıda bulunduklarını savunmaktadır. Öyle ise tüketici olması için gelir düzeyinin insanca yaşamasına uygun olması gerekir.

Ben ekonomist değilim; ama bu ülkede dolaylı alınan vergi âdil değil. Benzinin devlete maliyeti ile tüketiciye verilişi arasında dağlar kadar farkın olduğu bir gerçek.  Temel maddelerden kaynak keserek bütçe oluşturulması ve kaynak temini doğru bir yaklaşım değil.

İnsana, tüketici olarak değer verdiğimiz zaman yaşlı ve emekli insanlarımızın da değeri azalmıyor. Milli Ekonomik Modeli bize , “Yaşlandınız sizin işiniz bitti çekin gidin,” demiyor. Bilakis onların bir değer olduğunu ortaya koyuyor, çalışmak isterlerse devletçe önemli olanaklar sağlayabiliyor.

Kapitalist sistemlerde yaşlı insanların insanca yaşamaması sistemden kaynaklanan bir oluşumdur.  Çünkü kapitalist toplumlarda para, teknoloji ön plana çıkmaktadır. Biz, Milli Ekonomi Modeli’nden anladığımız kadarıyla  “İnsan” ön planda olmalıdır.

Devletin temel görevi de ırk, dil, din; yaşlı, genç ayırımı yapmadan halklarının insanca yaşamasını sağlamaktır. Mutlu azınlık değil, mutlu toplum oluşturmaktır.

Bilmem bana katılır mısınız?