Dün olduğu gibi günümüzde de Türkçe üzerine birtakım oyunlar oynanıyor. Türkçe ile ilgili karalama kampanyaları yoğun biçimde sürüyor. Bu aşağılama Cumhurbaşkanı’ndan tutun da gerici, yobaz yazarlara dek gidin.
Sözbirliği etmişçesine ‘Türkçe ile bilim-felsefe olmaz?! Bir gecede dilimiz değiştirildi. Sabahtan kalktık ki bir önceki dilimiz değil. Mezar taşlarını okuyamıyoruz. İsteseniz de istemeseniz de Osmanlıca öğretilecektir. Osmanlıcaya karşı çıkmak cehalettir.’
 
Bu söylemlerin tümü bilinçlidir.  Türkçeyi yetersiz, güçsüz gösterme, Osmanlıcayı parlatma çalışmasıdır.
Burada erek Cumhuriyetin, Atatürk Devrimi’nin tüm kazanımlarını silmek, Osmanlıya dönmektir. Bugünkü abecenin yerine Arapçayı getirmektir bir bakıma.
Günümüzde Osmanlıcayı kim kullanıyor? Bu geçmişte kalmış belli bir azınlığın diliydi.
Türkçe ile bilim-felsefe yapılmadığını, yapılamayacağını söyleyenler yanılıyor. Kamuoyuna söylediklerine kendileri de inanmıyor.  Çünkü görülen köy kılavuz istemez. Üniversitelerimizde Türkçe ile bal gibi hem bilim hem de felsefe yapılıyor. Bu konuda anlaşılır, duru, yalın kitaplar yazılıyor. Bunların başında da Rahmetli Macit Gökberk geliyor.  ‘O, felsefe dilinin yalınlaşması, terim karmaşasının giderilmesi, kavramların sınırlanması alanlarında önemli çalışmalarda bulundu.’ Bunlar yadsınabilir mi?
Bugün her konuda Türkçe ile istenilen bir çalışma yürütülebilir. Bu konuda sıkıntı yok.
Atatürk’ün 1932’de başlattığı Dil Devrimi ile dilimizin değiştiği söylenemez. Abecemiz değişmiş, Osmanlıcadan Latince imlere (harf) geçmişiz. Yoksa ki dilde herhangi bir değişiklik olmamıştır.
‘Mezar taşlarını okuyamıyoruz’ yaygarası koparılıyor. Oysa birçok köyde Osmanlıca yazıyı bırakın mezar taşı bile yoktur. Çünkü Osmanlıcayı bilen parmakla gösterilirdi önceden. Onun okunması, yazılması çok güçtü. Söylendiğine göre ‘Osmanlıcada 54 tür im(harf) karakteri vardır.’ Medrese öğrenimi görenler dışında halk Türkçeyi kullanırdı. Halkın dili bozulmamış, yozlaşmamıştı.
Dil Devrimi ile birlikte büyük bir yol aldık. Okur yazar sayımız epeyce yükseldi. Artık bu abece içimize sindi. Onunla özdeşleştik. Bunun geri dönüşü olamaz. Heveslenenler avucunu yalasın!
Altyapısı olmadan ikinci bir dili öğrencilere öğretemezsisiniz. Osmanlıca birkaç aylık kursla öğrenilemez. Sonra bir dili öğrenmek için günlük yaşamda onu konuşma gereksinimi duyacaksın. Öyle sözcük bellemekle de bu işin altından kalkılamaz.
İkinci bir dili öğrenmek için anadili yeterince bilmek gerekiyor. Anadili bilmeden ikinci bir dili öğrenme olanağı da yoktur.
Bu konuda dolaylı olarak Atatürk’e saldırılıyor. Acaba o devirde hiç mi Türkçe âlimi, üniversite hocası yoktu ki TDK, Agop Dilaçar adlı bir Ermeni vatandaşa teslim edildi./Rahim Er, 23.12.2014 Türkiye gazetesi.
Anadilimizi günışığına çıkaran Emeni kökenli yurttaşlarımızdır. Dilimize katkı sundular, emek verdiler. Osmanlı Balkanlarda savaşırken Keresteçiyan, 1912’de Türkçemizin kökenbilim sözlüğünü hazırladı. Pars Tuğlacı, Okyanus adı altında Türkçenin Ansiklopedi  Sözlüğü’nü ortaya koydu. Atatürk ırkçılık gütmedi. Emekten yararlandı.
Geçmişi bir yana bırakalım. Bugün  yabancı uzman çalıştırılmıyor mu? Amerikan CIA ajanları cabası.
Abecemiz aydınlanma devriminin ayrılmaz bir parçasıdır. Çağdaş uluslar düzeyine de ancak bununla varılabilirdi. Atatürk’ün öngörüsü Latince abeceyi almamızı gerektirmiştir. Yoksa ki okuma yazma oranını nasıl yükseltecektik?
 Dil bir toplumun yurdu, kimliği, kişiliğidir. Dil olmazsa, ulus olmaz. Dil, düşüncenin dışavurumudur. Aynı zamanda da iletişim aracıdır. Saygı duymamak elde değil.