Sonnokta gazetesinde Ali Osman Yürük kardeşimiz “Trabzon konuşuyor” köşesinde mahalleleri adım-adım gezerek önemli tespitlerini okurlarıyla paylaşıyor..
Sokağa inen, vatandaşın ayağına giden benim gözümde mesleğini gerçek anlamda yapıyor demektir.
Gazeteler eğer gerçekten vatandaşın dili kulağı ve gözüyse bunu somut olarak hayata geçirmeli.
Öyle masa başından atıp tutmakla bu işler olmuyor.
Araştırmacı, sorgulayıcı ve takipçi gazeteciliğin zaten öldüğü şu günlerde hiç değilse vatandaşın derdine kulak verelim de meslek itibar kazansın.
Güven noktasında hızla kan kaybeden güven sıralamasında aşağılara inen, tarafsızlığını yitiren medyanın geleceği vahim..
Neyse bu uzun ve dertli bir konu.
Biz gelelim Trabzon’un mahallelerine..
Her mahallede dert çok, talep çok, şikayet çok..
Bir sorduğunuzda bin ah işitiyorsunuz.
Kimi park istiyor, kimi ulaşımda kolaylık istiyor, kimi altyapıdan dert yanıyor, kimi çöp konusundan şikayetçi, kimi de asayişten yana tepkili..
Trabzon Büyükşehir oldu, Trabzon artık kabuğuna sığmıyor. Şehir büyüdükçe, göç tersine döndükçe elbet de beklentiler ve istekler de ona göre büyüyor..
Sonuçta vatandaş haklı.
İstiyor ki mahallemde huzur olsun, temizlik olsun, güvenli yaşayım.
Bu anlamda kimin üzerine görev düşüyorsa yapmalı..
Buraya kadar tamam. Fakat madalyonun bir de diğer yüzü var..
O yüzü de vatandaşın sorgulanması gerek.
Peki ey vatandaş sen mahallen için ne yapıyorsun..?
Komşularına saygı duyuyor musun? Çöpünü zamanında ağzı bağlı şekilde atıyor musun? Temizlik bahanesiyle sokakları su gölüne çevirenlere “yeter” diyebiliyor musun?
Mahalle muhtarınla sorunları insan gibi paylaşabiliyor musun? Birlik ve beraberlik içinde olup mahallen için bir taş da sen koyabiliyor musun? Haksızlıklara tepkini gösterebiliyor musun?
Biraz da birey olarak kendimizi sorgulayalım. Mahallerimiz yaşanmaz haldeyse ortalıktan pislikten geçilmiyorsa bizim suçumuz yok mu?
Öyle başkasını suçlamak kolay. Gelin biraz da biz aynaya bakalım..
Yaşadığımız mahalleye ne kadar yakışıyoruz?