Yaşanılırlığın en özellikli yanı hiç kuşkusuz, ihtiyaçlarımızın karşılık bulması ve bu yönde çaba içinde olmaktır. Artan dünya nüfusuna oranla, ülkeler kendi gelecekleri için birtakım çalışmaları devreye koymaktadırlar. Ülkemizde de bu düşüncelere önayak olan ilgililerin, maalesef günün devamını sağlamak yerine, o günü kurtarmak telaşında olduğu gözlenmektedir. Bu düşüncelerle, artık her şey tarım ile odaklanılması mantığını öne çekmemiz gerekiyor. Tarım, artık yaşamın olmazsa olmazıdır. Bu belirtilerin ışığında, toprağa hasret şehir diye hitap ettiğimiz Trabzon’un, yakın gelecekteki gıda sıkıntısına işaret etmekte yarar var.
Halk arasında geçmişten gelen bir takvim var, her yılın ilk üç ayı bu işaretle hareketlenir ve ismi de cemre olarak algılanır.
Bu cemreler, her yıl 19-20 Şubat tarihlerinde havaya, 26-27 Şubat tarihlerinde suya ve üçüncüsü ise 5-6 Mart tarihlerinde toprağa düşer. Bu ilk ikisi olduğu sırada sonuncusu ise hazırlık yapacak, düşmeyi bekleyecek de nereye düşeceği belli değil, yani Cemre’nin düşeceği toprak ortada yok.
Maalesef, esprisi bile ürkütücü olan bu durum ülkemiz için büyük bir kaos, Trabzon için de çok büyük hezimettir.
Tarım politikası olmayan hiçbir toplum geleceğine asla şekil veremez, verme ihtimali de yoktur.
Neden ve niçinlerin şuursuzca kullanımına dâhil edilen, Karadeniz’in özellikli şehri Trabzon, böyle olumsuzlukları asla hak etmedi.
Evet, geçmişin her ortamında Trabzon, bölgenin sebze ve meyve üretim merkezi idi, yakın zamana kadar böyle olan bu kadim şehirde, artık çok küçük alanlarda, ev balkonunda, saksıda yetiştirilmeye çalışılan sebzeler ile aynı ölçü dâhilinde yetiştirilen meyveler bu ilin tarımda geldiği durumu açıkça ortaya koyuyor. Trabzon’un geçmişinde iz bırakan, yirmiden fazla üretim sağlayan, Beşirli, Çukurçayır, Gölçayır, Söğütlü, Yalıncak artık beton kulelere teslim edilmiştir. Yanlış tarım politikasıyla, iskâna açtırılan bu tarım arazilerinin altyapısı asla inşaata uygun değildir, yüzlerce yıldır tarım yapılan bu özellikli yerlerin ilk sırasında, Çukurçayır ve Beşirli gelmektedir, diğerlerinde de sakat zemin olduğu gerçeği ile bu iki yerleşime açılan iskân yakın gelecekte, ciddi zemin kaymalarına sahne olacaktır. Bu kesin olmakla beraber, jeolojik yapısı da bu dört yerin uygun olmadığı ortadadır. Bu belirtilerin ışığında, bu dört yerleşim yerinin iskândan uzak tutulması, iskân olmuş bu bölgenin mutlaka yarı yarıya indirilerek, hem yaşam ortamının hem de gelecekteki büyük gıda krizinin önüne geçilmesi gerekiyor. Evet, son cemre 5-6 Mart’ta düşecek olduğunu göz önünde bulundurursak, aynı tarihlerde bu ilin kurtarılması için çaba içine girme miladi olarak algı yapalım ve geleceğimizi, kendi kendimize ipotek koymayalım.
Sağlık dileklerimle.