Devletlerin, aralarındaki ekonomik ve siyasal anlaşmazlıklar vb. nedeniyle, siyasal ilişkilerini keserek, birbirlerine karşı ordularıyla giriştikleri silahlı eylemler savaşları oluşturur. Tabi ki savaşlarda en fazla çaresiz, masum çocuklar etkilenir.

Savaşlar her daim güncelliğini koruyan bir olgudur. Devletlerin çıkarları üzerine başlatılan ve bütün toplumu etkileyen savaşı kazanmak uğruna taraflar neredeyse tüm kaynaklarını kullanırlar. Şimdilerde İsrail-Filistin savaşı gündemde ve soykırım seviyesinde sivil can kayıpları yaşanmaktadır. Sonucu belli olan savaşlarda Filistin, Suriye, Irak, Afganistan, Ukrayna, Bosna-Hersek’te hep kaybeden çocuklar yani insanlık olmuştur.

Binlerce kez şahit olduğumuz savaşların sonucunda yaşanan ölümlere, göçlere, yoksulluğa ve insanların topraklarını terk etmek zorunda kalışlarına tekrar tekrar şahit olmaktayız. Savaş ve çatışmalar, çocukların yaşamında birçok olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Yaralanma, sakat kalma, işkence, öldürülme, kötü muameleye maruz kalma, ebeveynlerinin ve yakınlarının kaybı, şiddet (fiziksel, psikolojik, cinsel) mağduru ve faili olma, çocuk asker olarak savaş ve çatışmalarda kullanılma, zorunlu göçe tabi olma, göç edilen yerlerde ötekileştirme, dışlanma ve daha nicelerini sayabiliriz.

Dünya’nın pek çok yerinde çocukların 21. yüzyıla yakışır ve var olması gerektiği şekilde temel haklara sahip olamadığını görmekteyiz. Sağlık, eğitim, sosyal ve hukuksal alanda çağın gerektirdiği haklara sahip olmaktan mahrum olan binlerce çocuk var. Haziran 2023 UNİCEF raporuna göz attığımızda “Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNİCEF)”, 2015 yılından bu yana 120 binden fazla çocuğun silahlı çatışmalarda sakatlandığını ya da öldürüldüğünü bildirmiştir. Bu veriler, yeni savaşların patlak vermesi ile daha da yükselecektir.

Geleceğin dünyasını inşa etmek için yeni biyolojik savaşların davetiyelerini bastıranların, milyonlarca çocuğun açlığını bile bastıramadıkları için kendilerinden utanmalarını beklememeliyiz. Çocuklara kıyanlara asla asker denemez. Ne acıdır ki onların sadece birkaçının insanlık suçlusu olarak yargılanmıştır. Bu dünya düzeninde devletler güçlü olmadığı sürece başta çocukları olmak üzere tüm toplumu acı çekmek durumda kalmaktadır.

Savaş çocuklarının acısı ve çaresizliği her dilde aynı yaşanmaktadır. Ama medeni dediğimiz ikiyüzlü Avrupa'nın ve Amerika’nın duruşu hiç değişmemektedir. Her zaman kendi maddi çıkarları üzerinden, insanlıktan uzak davranışlar sergilemektedir. Mehmet Akif Ersoy ne güzel demiş “Tek dişi kalmış canavar!”

İnsanların çoğu savaştan nefret eder. Ancak savaş, her zaman bir yerlerde vardır ve kaçınılmazdır. Barışı hemen şimdi kurmak yerine savaşın izleyicisi ya da savaşın içinde olduğumuz bir Dünya’nın çemberindeyiz. Barış bir çocuk hakkıdır ve başta yaşam hakkı olmak üzere çocukların en temel hakları ihlal edilmeye devam edilmektedir.

Evlerinden, topraklarından, vatanlarından sürülen tüm insanlar için “Savaşa Hayır” demeliyiz. Hatta bu savaşları durdurmalıyız. Mustafa Kemal Atatürk’ün “yurtta sulh, cihanda sulh” mantığını tüm dünyaya kabul ettirmeliyiz. Bize düşen her zaman mazlumun yanında olup, acı çeken insanlara yardım etmektir.

Dünyada beklenen olan TÜRK’ün artık ayağa kalkması tüm haksızlıklara karşı duruş sergilemesi gerekmektedir.