Sahasında ikinci ön eleme maçına çıkan Trabzonspor, rakibi Ruzomberok’u ilk maçta 2-0’lık galibiyetin avantajı ile karşıladı. İki takımda ilk yarı açık futbolu tercih etti. Oyunu sıkıştırmadan , mücadeleyi sahanın her tarafına genişleterek denk bir mücadele içerisinde pozisyon buldular. Ama iki takımda golü bulamadılar.
Her geçen gün oyuncu gurubuna yeni bir oyuncununda eklenmesi ile Trabzonspor, ileriki maçlarda .. Daha çok istekli ve de daha çok kazanma duygusuyla daha iyi işler yapacağını söyleyebiliriz. İki takımda bir birine denk idi. Ayrıca önceki maçın saldırgan futbolundan uzak bir oyun anlayışını ortaya koydular. Sahadaki görünüm, sezon başı oynanan hazırlık maçları görümünde geçti. Adı futbol ikinci yarı her şey olabilirdi. Rakibi bu haliyle yapana atmayı düşününülmezdi.
Yani ilk yarı dostluk maçı görünümünde olsa da ikinci yarı Trabzonspor, orta alandan hızlı çıkışlarla rakip alanda çoğalmalıydı. Etliye sütlüğe karışmadan bu turu geçer diye düşünebilirdi. Yine de adı futbol. İkinci yarı başlar başlamaz oyuna daha canlı başlayan takım olarak rakip alanda daha fazla görünen takım Trabzonspor oldu. Rakibi defans bloğunda eksik yakalayamadığı için bir türlü aradığı gole ulaşmakta zorlandı.
Oyun disiplininden sapmadan oyuna beş adamla çıkıp beş adamla hızlı dönüşlerle geri dönebilen konuk ekip ‘bende oyunda varım’ diyordu. Kontrollü oyun anlayışı içerisinde başa baş mücadele eden takım hüviyetine bürünen takım Ruzomberok idi. Biz kaçırdık , rakip kaçırdı . Sonunda Drağus ile özlenen golü bulan Trabzonspor oldu. Bordo-Mavililer, böylece avantajına avantaj kattı. Göze batan bir ayrıntı varki. Bir futbolcu orta alanda durarak oynayacaksa. Hagi gibi Zidane, gibi, Sokrates gibi, rahmetli Yusuf Tuna gibi olacak. Yani Ozan Tufan gibi değil . Sezon başıdır ilerisini görmek lazımdır..
Sonunda önemli olan turu geçmekti. Önümüzdeki maçlara bakmalıyız. Bu zamanda hiç bir takımın istenilen düzeyde olmadığı gerçeği de ortadadır.