O 'nunla karşılaştığında sekiz yaşındadır. Yeni ders yılının başlamasına birkaç gün kalmıştır ve okul alışverişi yapan annesiyle birlikte neşe içinde eve dönmüşlerdir... Çok uzun süre birlikte olamazlar; kırmızı defter kabıyla üstünü örtmemesi için annesine çok yalvarır ama nafile; tüm defterleri kaplamalıymış annesi, öğretmen kızarmış yoksa! O, koca dünyayı sırtında taşıyordu ve çocuğun o güne kadar gördüğü en kuvvetli insandı; tabi ki babasından sonra!.. Matematik defterinin ön kapağındaydı resmi. Resmin altında da adı yazıyordu: "Atlas" Çocuk, bir defter firmasına ad olan mitolojik kahraman Atlas'ın resmini, defter kapağından anımsayabildiği kadarıyla kağıtlara çizer. Her resim dersinde de boya kalemleriyle Atlas'ın resmini yapmaktadır. Ders esnasında bir gün, annesinin defteri kapladığı kırmızı kabı eliyle defterin kapağına iyice bastırarak Atlas'ın resmini görmeye çalıştığını fark eden öğretmeni tüm sınıfın ortasında tahtaya gelmesini isteyerek, azarlar kendisini. Hayır, çocuğu üzen öğretmenin sert konuşması değildir... Öğretmen, Atlas diye birinin olmadığını, artık bu masallara inanmaması gerektiğini söylemektedir. İnsanın dünyayı, doğayı tanımadığı dönemlerde uydurduğu bir hayal kahramanıymış Atlas!.. Atlas'ı unutup, dersi dinlemesi gerekirmiş...

ATLASIN SIRTINDAKİ DÜNYA

İlk insanlar dünyanın düz olduğuna inanıyorlardı, bilgi sahibi değildiler... Oysa Atlas'ın sırtında taşıdığı dünya düz değil, yuvarlaktı... Yani Atlas, öğretmenin dediği gibi Karanlık Çağ'da uydurulmuş bir kahraman olamazdı. Çocuk, bunu keşfetmenin mutluluğuyla defter kabını yırtar ve sırtında yuvarlak dünyayı taşıyan Atlas'ın resmini aferin almak umuduyla öğretmenine gösterir: "Ama öğretmenim Atlas'ın sırtında taşıdığı dünya yuvarlak, O matematik biliyor; cahil biri olsaydı, sırtındaki dünyanın da düz olması gerekmez miydi?" O gün çocuk üşür, hem de çok üşür... Öğretmen ceza olarak kendisini dersten atmış ve koridorda okul çıkışına kadar beklemesini söylemiştir... Eski bir bina olan okulun koridorları soğuk, çok soğuktur... Ü.m. ve kardeşlerim: Çocuk haklıdır, matematik defterinin kapağındaki Atlas bilgisizliği değil, tam aksine bilimin kuvvetini temsil ediyordu. Mabedin girişindeki kuvveti simgeleyen Boaz sütunu da, sırtında dünyayı taşıyan bir Atlas değil midir? Mimar Hiram'ın koyduğu bu sütunlardan ikincisi, yani Jachin'in ise kontrolü simgelemesi, masonluğa giriş kapısının kontrol altına alınan kuvvetten oluştuğunu gösterir... Ve ben, bu iki sütun arasından her geçişte Benjamin Franklin'i anımsarım: Doğanın kuvvetlerinden biri olan şimşeği, kuyruğuna anahtar bağlanmış bir uçurtmayla kontrol altına alarak paratöneri keşfetmişti Franklin... O'nun uçurtmaya bağladığı anahtar ve masonluğun girişindeki iki sütunun kuvveti ve kontrolü simgelemesi!.. Beynimde çakan şimşek şu: mabedin kapısını açan bilimin anahtarıdır. Masonluğun tüm çalışma objeleri, avadanlıkları da bizi bu gerçeğe ulaştırır.