Burası Atatürk Alanı.. Burası Trabzon’un en can alıcı noktası.. Burası hepimizin buluşma noktası..Burası meydan parkı.. Meydan parkında çay içmenin keyfine diyecek yoktur..
Hele de şöyle sabah saatlerinde..
Kuş cıvıltıları eşliğinde..Ah bir de çay fiyatları canımızı yakmasa..! Çay diyarında yaşıyoruz ama en pahalı çayı yine biz içiyoruz..Beş kişi bir masada oturup çay içseniz vallahi hesabı veren yandı..
Bir daha meydana zor gelir! Benim gibi yapın..
Acele için ve kaçın! Şaka bir tarafa ama aklım almıyor bu yüksek fiyatlara.. Neyse parası olan içer olmayan içmez..Nasıl olsa alıştık..Hayatta her şey öyle değil mi? Paran kadar varsın, paran kadar adamsın! Gelelim işin güler misin, ağlar mısın tarafına.. Trabzon’da yıllardır tek çare turizm der, söylenip dururuz.. İş icraata gelince de kaçacak delik ararız..
Çünkü bazı şeyleri yapmak başta özel sektör olmak üzere işletmelerin çok da işine gelmez..
Nasıl mı?
Dün meydan parkında tek başıma oturuyorum..Yan masada turistler var..Yunanistan’dan gelmişler..
Garson masaya geliyor..!Haliyle ne içersiniz soruyor..Buradan sonrası ise zaten ip kopuyor..
Çay demek kolay Allah’tan çay isteyenler şanslı sorun yaşanmıyor..Çaylar geliyor..Ama iş meyve-suyu bölümüne gelince güler-misin-ağlar mısın bölümü başlıyor..Yarı İngilizcemle masaya kulak veriyorum.. Yunanlı turistler garsondan portakal  ve vişne suyu istiyor.. Fakat garson olaya Fransız..!
Gel de çık işin içinden..Garson da tek gram yabancı dil yok..
“Yes”  ve “No” dışında.. Turistlerle garson arasında meyve-suyu pazarlığı başlıyor..
Hem de ne pazarlık..3 dakika oldu hala el-kol işaretleri ile anlaşma sağlanamadı..
Yok yok..İşin içinden çıkılacak gibi değil..Tam araya gireceğim baktım ki  masadaki  turistlerden biri poşetten bir portakal bir de elma çıkardı..Ve masaya koyarak garsona gösterdi..
Bizim garson aynen şöyle dedi:
“Ya kardeşim baştan desenize”..
Öyle değil mi ama turistler, garson kardeşimiz haklı baştan söylesenize..
Neyse garson portakal ve elma suyu ile masaya geri dönüş yaptı..
Arada vişne suyu kaynadı.. Çünkü poşette vişne yoktu!
Neyse sağlık olsun..!Meydan parkına gelen turistlerin bundan böyle içecek  figürlerini taşıyan meyveleri yanında getirmesi gerek..,Yoksa sadece çay içersiniz ona göre...           Trabzon’un en can alıcı noktasındaki meydan parkında yabancı dil özellikle de İngilizce, Arapça dil bilen tek bir garson bile yok..Gelen turistlerle işaret diliyle anlaşılıyor.
Aklım almıyor..Sadece meydan parkı değil mesele. Şehrin en kilit yerlerindeki lokanta, cafe ve park işletmelerinde yabancı dil bilen garson çalıştırmak çok mu zor?
Koca şehirde yabancı dil bilen genç mi yok..
Diyeceksiniz ki zaten üç-beş kuruşa çalıştırılan 12 saat mesai yapıp ayakları şişen garsonlara emeği verilmiyor.. Nerede kalmış yabancı dil bilen garson bulup hakkını vermek..
Aynen öyle haklısınız..
Avrupa’da garsonluk doktorluk kadar önemli bir meslek..Hem kıymeti hem değeri el üstünde...
Ya bizde...Bizim ülkemizde yazarsın kağıda garson aranıyor diye asarsın cama...
İlk gelen önlüğü giyer başlar işe..
Kimsin, nesin çok önemli değil..
Patron tek şey ister ondan
“Sesini çıkarma, verdiğim paraya gönül koyma, mümkünse hiç izin kullanma”..
Sigorta yok, kayıt yok, denetim yok...Üstüne bir de İngilizce öğren..Yok yok çok şey istedim ben!
Meydan parkına gidiyorum ben buyurun gelin çaylar benden....
Şaka ya hemen inanmayın!