Madencilik yeraltındaki maden cevherlerinin araştırılması, çıkarılması ve işletilmesiyle ilgili teknik ve yöntemlerin bütünüdür. Yer kabuğunda bulunan cevher, endüstriyel hammadde, kömür ve petrol gibi ekonomik doğal hammaddeyi sağlamaktır.
Ülkemizde yapılmakta olan vahşi madencilik faaliyetleri; yaşamımız toprağımız, suyumuz ve havamız için büyük yıkımlara sebep olmaktadır. 13 Şubat’ta Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan Çöpler Altın Madeni’nde meydana gelen göçük sebebiyle 9 maden işçisi toprak altında kalmıştır. Göçükle beraber başta siyanür olmak üzere çok sayıda zehirli kimyasal içeren milyonlarca metreküp toprak Fırat Havzası’na karışmıştır.
Çöpler Altın Madeni’nde inşaat çalışmaları 2009 yılında başlamış ve işletmeye geçtiği 2010 yılından bugüne kadar 4 kez kapasite artırımına gidilmiştir. 07.10.2021 tarihinde ‘Çöpler Kompleks Madeni 2. Kapasite Artışı ve Flotasyon Tesisi’ projesi hakkında ÇED Olumlu, 16.08.2023 tarihinde ise ‘Çöpler Kompleks Açık Ocak Genişleme’ projesi için ÇED Gerekli Değildir kararları verilmiştir. Vahşi madencilik faaliyetinin bitmeyen büyüme taleplerine, yeterli incelemeler yapılmadan verilen bu izinler, Fırat Havzası’nın karşı karşıya kaldığı tehlikenin davetiyesidir. Bu izinler verilirken göz ardı edilen önemli gerçeklerden birisi de Erzincan’ın deprem bölgesi olmasıdır.
Türkiye’de İliç ile birlikte son 10 yılda kamuoyunca bilinen; Artvin-Murgul (Ocak 2021), Balıkesir-Ayvalık (Ocak 2021), Giresun-Şebinkarahisar (Kasım 2021), Balıkesir-Ayvalık (Aralık 2021), Mersin-Toroslar (Ocak 2022), Manisa-Gördes (Mart 2022), Erzincan-İliç (Haziran 2022) ve Erzincan-İliç (Şubat 2024) maden kaynaklı 8 çevre felaketi yaşanmıştır. Sadece 2023 yılında petrol, doğalgaz, III. ve IV. Grup madenlere dair; ÇED süreci başlayan 525, ÇED Gerekli Değildir kararı verilen 443, ÇED olumlu kararı verilen 37 proje varken sadece 1 proje ÇED Olumsuz kararı bulunmaktadır. Görüldüğü üzere her geçen gün daha fazla maden projesi ÇED olumlu ve ÇED gerekli değildir kararları ile onay almaktadır. Tüm bu ÇED raporlarının ise etkin ve kümülatif bir etki değerlendirmesi gerçekleştirilmeden ve yeterli saha çalışmaları yapılmadan hazırlandığı görülmektedir.
Altın madenciliğinde sülfürik asit ya da siyanür gibi çeşitli zehirli maddelerin kullanımıyla uygulanan liçleme yönteminin sırasında kullanılan kimyasal, toprak içinde bulunan arsenik, antimon, kadmiyum, kurşun, civa, çinko gibi ağır metalleri de serbestleştirip zararlı formlara dönüştürmektedir. Soluma, su ve gıdanın tüketilmesi yoluyla vücuda alınan siyanür ve diğer ağır metaller nedeniyle tüm canlılarda akut ve kronik zehirlenme, kansızlık, kalp yetmezliği, kanser, böbrek yetmezliği, akıl hastalıkları, anormal doğumlar görülmektedir.
Çevre ve insan sağlığı için önlenemez riskler barındıran vahşi madencilik son bulmalı; siyanür, sülfürik asit gibi zehirli kimyasallarla yapılan liçleme yöntemi yasaklanmalıdır. Mevzuatımız bu tehdidi ortadan kaldırmak için herhangi bir önleyici, sınırlayıcı, korumacı bir tedbir öngörmemekte, aksine her yerde madencilik faaliyeti yapılabilmesine izin vermektedir.
Ekosistemi korumanın ve yaşamın sürdürülebilirliğini sağlamanın tek bir yolu vardır. Maden yapılamayacak yerleri belirlemek ve kanunla koruma altına almaktır. Çünkü biliyoruz ki; kanun korumazsa maden yaşatmaz.