kıpırdama çekiyorum!
trabzon'un kaldırımlarını arşınladım dün
nereye götürürse oraya vardırdım çiğ gövdemi
ne kaldırımlarını ne de duvarlarını tanır olmuştum
her biri de bana olduğu kadar bir birine yaban insanlarla kâh toslayarak kâh göz göze gelerek eğrile büğrüle çocukluğumun gençliğimin eridiği sahile düştüm
ilkini yakalayamamış olsam da ikinci kar'ın sindiği yol kıyılarına baka baka iç geçirdim
dört bi taraf insanlar kadar artıklarıyla da kaplanmış
şimdi bu kar'ın değdiği kırlardaki türlü saklı çiçeği düşledim
arada elimle saçlarımı karıştırdım
kuru gazele dönmüştü şakaklarım
geçmişte kırdığım insanların yüzleri damladı gözlerimden
ne yapsam sönmedi içimin sesi
hafiften bi türkü mırıldandım geçmişe dair
nedense müslüm gürses'in 'şu dağlarda kar olsaydım' sesini dinlediğim iki bilemedin üç fıçı arjantin bira içtiğim dostlarım düştü yâdıma
kısıtlı harçlıklarla tepindiğimiz günler meğerse ne günlermiş
kırk engeli aşarak o ruhumuzda efil efil yer bırakan karadenize vardım
o bile sanki yabancıydı
hayırdır ne işin var kıyımda dercesine dönüp bakamadım bile
hafifçe yere eğilip bir iki taş alıp denizin üstünde sektirmeyi tam düşünüyorken bi anda
suçlu ben değil de denizmiş gibi duyumsayıp vazcaydım
bi cigara çıkarıp cebimden bitene kadar da yere çömelip kıpırdamadan içtim
sonrasında da içimdeki suçluluk damgasını alnımda taşıyarak kuru kalabalığın içine saldım kendimi
…
ganita