Ne yalan söyleyeyim yukarıdaki isme bakarak, bu proje ile kentlerin başka biçim alacağını düşünmüştüm. Çünkü sözlüklerde “Dönüşüm”, bir şeyi başka biçime çevirmek olarak geçer. Kısaca bir şeyin dönüşümünü sağlamak olarak da adlandırabiliriz.
Kentsel dönüşüm için karar alınmış illerin, ilçelerin önce altyapısının iyileştirileceğini düşünmüştüm. Kanalizasyon, su, elektrik, telefon gibi gereksinimlerin yeraltına taşınıp aynı kanaldan geçirileceği aklıma gelmişti. O öyle bir kanal olacaktı ki içinde tamir araçlarının ve insanların rahat dolaşacak nitelikte olacağını sanmıştım.
Sonra aynı şehrin veya semtin yollarını genişletileceğini, en az elli yıl sonraki insanların gereksinimlerini karşılayacak özellikte olacağını tahmin etmiştim. Ama gerçekten hayal kırıklığına uğradım. Çünkü bu projenin adı kadar uygulaması güzel olmuyor.
Yasanın adı gerçekten çok güzel. Kararnameler, yönetmelikler de güzel; ancak uygulayıcı kadro ya yetersiz veya öyle istendiği için çarpıtıyorlar.
Sözüm ona sanayi toplumu olduk ya, köylerden kentlere akın, aldı başını gitti. Kentlerde çarpık kentleşme, gecekondu mahalleri oluştu. Oy uğruna hazine arazilerine yerleşen açıkgözlere göz yumuldu. O güzelim tarihi kentler çarpıklaştırıldı.
Zaman zaman bazı belediyelerin davranışlarını gazetelerden okur, televizyonlardan izliyoruz. Kanunsuz yapılan binalara yıllar sonra müdahale edilerek yıkılmak isteniyor.. Önce suyunu, elektriğini bağlamış ve o kaçak yapıyı meşrulaştırmış ve o insanların oyunu almışsın sonra kalkmış yasal olmadığını belirterek yıkmaya çalışıyorsun. “Bu ne perhiz; bu ne lahana turşusu..” Zor kullanarak çözüme gitmek beraberinde farklı sorunlar getiriyor ki buna hepimiz şahidiz.
Bence kent dönüşümü fikir babaları, oturmalı önce kendi öz eleştirilerini yapmalılar. Nerelerde hata yaptıklarını , aynı hataları neden devam ettirdiklerini masaya yatırmalılar. Çünkü şu andaki uygulama kentsel dönüşüm olmuyor, apartman yenileme oluyor.
Aynı altyapı, aynı yollar üzerine yaşlanmış dör t- beş katlı evleri yıkacaksınız ve aynı arsa üzerine 15-20 katlı binalar dikeceksiniz adına da “Kentsel Dönüşüm” diyeceksiniz buna kim inanır ki?Ben o çarpık yapılanma çirkin görünüm yok edilerek yerine yeni gökdelen dikilmesine , yeni kent oluşturuldu diyecek birisinin çıkacağını sanmıyorum.
Hele yapılan o devasa binaların o binada oturan insanların park sorununu bile çözememişse, açık veya kapalı araba parkı oluşturulmamışsa, yasal zorunlu olan çağdaş yaşam gereksinimi es geçilmişse bunun adı bir dönüşüm değil, kişilere rant sağlamaktır.
Okuyor veya duyuyoruz, kentsel dönüşüm için 30-40 daireli apartmanlar kendi aralarında anlaşıyorlar ve yapımcı firmaya veriyorlar o da kat karşılığı yapıyor bunun neresi kentsel dönüşüm bilemiyorum.
Bence iyi düşünülmeden, detaylı araştırılmadan acele karar verilen bir uygulamadır bu. Büyük toplulukları bir arada yaşatmak, sorunları o site veya kent de insanlarla paylaşmak, paylaştırmak için çıkılan bu yol geniş çaplı araştırılmamış gibi. Arsa bazında değil, bir büyük ada bazında yapılanma olması gerekir diye düşünüyorum. Belki bin aile aynı adadaki yerleşim alanını paylaşması gerekir. Orada yeteri kadar araba parkları, çocuk bahçeleri, spor alanları, alışveriş merkezleri , yeşil alanlar olması gerekir. Kısaca o yöreyi iyi tanıyan birisi yıllar sonra o semte geldiğinde orasını güzellik yönünden tanıyamıyorsa bence dönüşüm budur.
Ahmet Hamdi Tanpınar Hocam “Beş Şehir” isimli eserinde diyor ki,” Şehir bir terbiyenin ve zevkin etrafında oluşturulan müşterek hayattır.” O zaman devletin ve yönetimin görevi kentleri kişiselleştirmek değil, o yaşam yerini ortaklaştırmak olmalıdır.
Görülüyor ki bugün uygulanan kentsel yenileşme değil, günü kurtarmak ve göz boyamaktır.
Öyle değil mi yoksa?