Eski ve sağlam kuşağın son temsilcilerinden, çayı içilesi, yemeği yenesi, sohbeti doyumsuz Kenan İskender'i kaybettik. Benim ayıbım evime 500 metrede yatmasına rağmen habersiz oluşum. Mekanın cennet olsun, Kenan abi. Başta evlatları olmak üzere tüm sevenlerinin başı sağolsun. Bu yaz Uzunsokak’taki işyerine iki kez uğradım, bulamadım, kısmet değilmiş helallik almak..
ENTELLEKTÜELİN İSYANI
“PKK’nın yaptıklarına namussuzluk dedim; buna hiç olmazsa ahlâksızlık ve karaktersizlik demeyeyim mi? Seçim olmayacağını, ya da seçim olsa bile bunun seçim olmayacağını uzun süredir yazan marjinal bir Türk solu da tabii destek verecek bu söyleme, “seçimle gitmeyen” Erdoğan’ın daha şık ve güzel yöntemlerle götürülmesi umuduyla. Destekleyecekler çünkü onlar da kuş beyinli (bakın, namussuzluk + ahlâksızlık/karaktersizlik + kuş beyinlilik demiş oldum şimdi de). Çünkü ufukları ‘benden sonra tufan’la sınırlı. Çünkü sınırsız bir yıkıcılık ve çatışmacılığın olası bedeli hakkında en küçük bir nosyonları yok. Aynen 1 Mayıs 1977 akşamındaki süklüm püklüm halleri gibi, bir an gelecek, içlerinden biz ne halt ettik diyecekler belki. Ama ne gam, sonunda bu felâket kışkırtıcılığına da kendileri dışında bir günah keçisi bulacaklar. Vicdan çağrıları vicdansızlığı gizlediği için. Böyle bir dönem bekliyor bizi. Hepinizin Allah belânızı versin.”
Halil Berktay: Liseyi Robert Kolej'de okuduktan sonra, ekonomi alanında lisans ve lisansüstü eğitimini 1968'de Yale Üniversitesi'nde tamamladı. 1990 yılına kadar "Maocu" bir sol çizgiyi savunan Aydınlık hareketinin içinde yer aldı., 1991-93 yılları arasında ODTÜ ve 1993-98 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesi Tarih bölümlerinde öğretim üyeliği yaptı. Ayrıca yurtdışında, Birmingham Üniversitesi ve Harvard Üniversitesi'nde ders verdi. Halen Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi'nde öğretim üyesidir.
Bu da Ekşi sözlükten bir Berktay alıntısı: “Zamanında kendisinden Ortaçağ tarihi dersi aldığım, hem çok tatlı hem de çok bilgili derya insan.
Sınıfı kaynaştırmak için kendi evinde parti vermiş, salon ve koridorların dört bir yanındaki kütüphanelere sığmayıp tuvaletteki raflara taşacak kadar çok kitap sahibi insan.
Hayatım boyunca gülümseyerek hatırlayacağım akademik mükemmeliyet sembolünü.”
“PiLOT KAFALAR”
Alın size Trabzonspor'un "nasıl bir kafa" tarafından "yönetildiğini" belgeleyen bir bilgi..
İki rakam var önümüzde,
biri 27. 6 diğeri de 27. 5..
Pilot takım son maçındaki 11’inin yaş ortalaması 27.6.. Diğer rakam da A takımın son maçtaki ilk 11’inin yaş ortalaması.. TS yönetimi aklı, Pilot’u yanlış anlamış olmalı. Kafalar pilot! Son bir not; 1461 takımında Emrullah gibi yaşını almış ama şehir kültürünü özümsemiş birkaç “abi” mutlaka olacaktır, olmalıdır. Ama onun yanındakiler de “tertip” düzeyinde olmayacak...
Küçük Şenol ya da Şenol Ustaömer
Trabzon'da yaşayan hemen herkes gibi ben de kendimi futbol uleması zannetmeye başladığımda Trabzonspor'un solbek mevkisinde Küçük Şenol oynuyordu. Birkaç maçta özellikle onu izlemiş ve rakip atakları kesme iştahı ve kaptığı topla rakip kaleye ırmak gibi akma inadını keşfetmiştim.
Küçük Şenol daha sonra Fenerbahçe'ye transfer oldu ve orada da namusuyla işini yapıp günü geldiğinde de emekliye ayrıldı, onuruyla, şerefiyle, başarılarıyla...
Neden Küçük Şenol geldi aklıma bilmem, Muhtemelen o genç zamanların az kullanılmış belleğimde izi kalmış bir kaç enstantanenin hatırınadır. Yoksa Trabzonspor'un sol bekinde ta Dozer Cemil'den bu yana hep "klas ve yürekli" adamlar oynadı. Selami, Rahmetli Mustafa, Küçük Osman, Çaycı Ahmet, Ankaralı Mehmet, Abdullah, Cale ve daha ilk anda ismin hatırlayamadığım çokları..
Osmanlı maçına çıkan kadroya bakınca solbekte Alper'i gördüm. Kayseri'den "büyük futbolcu olacak" gazlamasıyla Hurma marifetiyle şehre götürülen 2 gençten biri Alper. Burada küçük bir parantez açalım;
Alper ve Okay genç oyuncular, "ilerde" büyük futbolcu olma ihtimalleri de var, dünya hali belli olmaz. Burada yanlış olan şu;
Trabzonspor gibi bu ligin her zaman şampiyonluğa oynayan kadrosunda "ilerde olacak" kıvamındaki adamlar ilk 11 oyuncusu olamazlar, olmamalılar, olursa olursun Akhisar, hatta olamazsın Osmanlı, bile...
Ne hikmetse İstanbul hacimlilerinin keşfedemediği bu iki ismi birden "keşfedip" TS'nin ilk 11'ine koyan kişinin futbol bilgisine değil ama iş bitiriciliğine saygı duymak zorundayız. Eminim futbol camiası bu anlamda hakkını teslim ediyordur. Ha bu arada TS üst üste puan kaybediyormuş, kötü futbol oynuyormuş, eh onları da Kayseri ya da Erzincan'dan düzeltecek halleri yok, o tarafını da Trabzonsporlular düşünsün
BU arada şunu da kaydedelim, artık Türkiye'de de 2 hocalı İsveç modeli hayata geçti. Bizdekinde taraflardan biri fena halde ağır basıyor diğeri piyonlaşıyor ama olsun, ne de olsa her yenilik sancılı olur!
Küçük Şenol, Abdullah, Selami Güven olsanız, hepsinden daha acısı, öldüğünde cebinden 5 (yazı ile beş) lira çıkan Dozer Cemil olsaydınız, TS'den yılda 800 bin dolar alan Hurma transferi Alper'i izlerken ne hissederdiniz?
12 KURUMDAN TESCİLLİ
Şikeci Aziz Yıldırım’ın beraati:)
Haysiyetin zerresi olan herkes Fenerbahçe'nin 2010-11 sezonunda sayısız maçta şike yaparak şampiyonluğu Trabzonspor'un elinden çaldığını biliyor.
Ama haysiyetle ilişkisi olmayan kavaslar..
12 kurumdan tescilli şikeci Aziz' in maaşlı ya da gönüllü finoları..
Tepeden tırnağa faşist çeteden sol muhalefete şikeyi yutturmaya çalışan ötümün solcuları..
Ve Cengiz Çandar'la simgeleşen adalet duygusunu kör fanatizmlerine meze yapmış oportunist utanmazlar sürüsü..
Ismarlanmış çadır tiyatrosunun kararıyla...
Ne kadar övünseniz azdır.
Yaşasın lağım kardeşliği!
ŞiKE DAVASI’NIN SEYRi
Sipariş beraatle kamuoyunda masumiyet algısı yaratmaya çalışan baş şikeci Aziz Yıldırım ve elemanlarının çok iyi bildiği ama kamuoyundan saklanan bir gerçeği bir kez daha yineleyerek girelim konuya.
CAS denilen sportif yargılamanın dünya ölçeğindeki Anayasa Mahkemesi’nin verdiği herhangi bir kararın geri dönüşü, itirazı, temyizi vb olmaz, CAS kararları yasa hükmündedir.
Yani;
Fenerbahçe CAS kararına göre ( CAS gerekçeli kararında ceza az verildiği için UEFA'ya gönderme yapmıştır) en az 4 maçta şike suçu işlemiştir ve Dünya'da hayat devam ettiği sürece Fenerbahçe bu lekeyi alnının tam ortasında taşıyacaktır. Camia şikeden rahatsız olmuyor diye, insanlığın bu utanç vesikası onur madalyasına dönüşmüyor, şike damgası silinebilirlerden değil, durum bu...
Hukuki süreci hukukçular sayısız kez yineledi, bir kez daha hatırlatalım;
1- UEFA süreci bitmeden CAS ve FİFA süreci başlamıyor.
2- UEFA'nın gerekçeli kararı yayınlamasıyla bu süreç sona erecek ve Trabzonspor CAS ve FİFA'ya aynı anda baş vurarak, CAS kararıyla tescillenen şikenin cezasının hem TFF hem de FB üzerinden uygulanmasını isteyecek.
3- TS CAS'a ayrıca, CAS'ın son kararında şike yapıldığını tespit ettiği ve UEFA kararında görünmeyen Sivas -FB ve Eskişehir -FB maçlarının da şikeli maçlar listesine eklenerek cezanın buna göre verilmesini talep edecek.
4- Tüm bu süreçlerin ne kadar zaman alacağını kestirmek güç. "Parlak" bir iş adamı tarafından Larnaka'da Platini üzerinden UEFA'ya 30 milyon Euro rüşvet verildiği iddiaları herkes tarafından konuşulurken, benzer "girişimlerin" FİFA ve CAS için de yaşanmayacağının garantisi elbette yok. Ama bu düzeyde kör gözüne parmak çukurlaşması, futbolun sonu olur ve kimse bunu göze almaz.
5- FİFA ve CAS üzerinden futbolun evrensel düzeydeki yazılı kuralları işletilip şikeci kişi ve kurumlar layıklarını bulduktan sonra da tazminat evresine geçilecek. Bu tazminatlar şikeci medyanın ve baş şikecinin gavara kıvamı atarlanmaları değil, hukuki karşılıkları olan tazminatlar olacaktır..
Hemen her konuda eleştirilen İHO’ya, şike konusunda geri adım atmadığı için tüm temiz futbol cephesinin teşekkür borcu var. Bu dava sonuçlandığında, kimileri için kıyamet olacaktır.
Haklıyız, kazanacağız.. Bu kadar basit.