Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasiye geçiş tarihinden sonra mecliste oluşturulan kabinelerde bugüne kadar en azından benim hatırladığım hiçbir Milli Savunma Bakanı’nın asker kökenli olmamasına dikkat edilmiştir.
Bu tercihin en büyük sebeplerinden birisi de asker kökenli olan bir kimsenin Genelkurmay heyeti ile çatışması veya onların güdümüne girmemesi gibi bazı mülahazalar vardı.
Tabii ki arada başka bir konu da Genelkurmay’ın Milli Savunma Bakanı’na değil Başbakan’a bağlı olması idi. Hatta zaman zaman ise Genelkurmay, Başbakanı da başbakanı bile atlayıp direkt Cumhurbaşkanı ile irtibat kurardı.
Bence, bugün hükümet kuruluşunda yapılan en doğru hareket Genelkurmay’ın direkt olarak Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması ve de Milli Savunma Bakanı’nın tereddütsüz ve en doğru karar ile asker kökenli bir kimsenin seçilmiş olmasıdır.
Özellikle Hulusi Akar paşanın 15 Temmuzda maruz kaldığı ve onun gösterdiği direnç bir kenara bırakılır ise askeri geçmişi ile mevcut kurmay heyetinin kendi emir komutasında yetişmiş olması Milli Savunma konseptinin adeta emir komuta ve askeri hiyerarşi düzeninde sağlanması Milli Savunma Bakanı olarak seçimi fevkalâde doğru bir tercih olmuştur.
Hulusi Akar paşa böylece devletin ve vatanın en kritik bir dönemden geçtiği bu zamanlarda Genelkurmay heyetinin savunma ve askeri konularda dil ve meram anlaşmazlığı yaşanmayarak tüm hazırlık ve tedbirleri birinci ağızdan hükümet ve Cumhurbaşkanı’na aktarması çok doğru bir düzenlemedir.
Aynı zamanda da kurmay heyeti karşılarında dillerinden anlayabilen bir hükümet erbabının olması ile de işlerinin kolaylaştığını görmektedirler.
Belki muhalif olan bazı mihraklar sırf muhalefet olsun diye bu düzenlemede bazı olumsuz mülahazalar ileri sürebilir ve muhalefet görevi icabı karşı da olabilirler. Fakat bence Cumhuriyet tarihinin en doğru ve isabetli hatta sağlıklı kararının Hulusi Akar paşanın özellikle de bu kritik zamanda Milli Savunma Bakanı olarak atanmasında buluyorum.
Dikkat ederseniz tüm Avrupa ve ABD de eski askerler bu denli konularda uzman, danışman veya bakan hatta başkan yardımcısı makamında istihdam edilmektedirler. Oysa bizim bu denli askeri değerlerimiz emekli olunca adeta darülacezelerde istirahate havale edilip unutulmaya tabi tutulmuş yılların bunca tecrübe ve emekleri zayi edilmiştir.
Umarım, bundan sonra bu gibi başarılı askerlerin “Savunma danışmanlığı” gibi bir heyetin oluşturulup ya Milli savunma veya devlet başkanı yanında istihdam edilmesi ülkenin bugün ki kritik döneminde çok ta faydalı olacağı kanaatindeyim.