Medeniyet, dünyadaki bütün milletlerin ortak malıdır. Her toplumun bugünkü medeniyet çizgisinde az olsun çok olsun bir payı vardır. Bu pay sadece Avrupalılara ya da başka bir millete ait değildir. Bu medeniyet paydasında Çin, Mısır, Hint, Roma vb. medeniyetlerin de bir payı vardır. Medeniyet yarışı uzun soluklu bir bayrak yarışıdır. Belirli dönemlerde farklı milletler bu bayrağı taşımışlardır. İslam medeniyeti ortaçağda taşıdığı bu bayrağı gerileme dönemine girince medeniyet bayrağını batılılar taşımaya başlamışlar. Batı bugünkü seviyesine sadece kendi kendilerince gelmediler. Müslüman ve Türk bilim adamlarından birçok sahada etkilenmişlerdir. Hatta birçok Müslüman Türk bilim adamların kitapları ders olarak okutulmuştur.

Ancak ne zamanki İslam’ın bayraktarlığını yapan Türkler tarih sahnesinde dünyaya yön vermeye başladığı insanlık gün yüzü gördü; merhamet nedir, adalet nedir, hak hukuk nedir, kardeşlik nedir bildi, bunun gereğini belledi ve birbirini besledi, hakikat denizinden kana kana doyasıya içti. Türkler, Selçuklular, Osmanlılar tarihten çekilince dünyadan ruh çekildi gitti.  Dünya ruhsuzluğun ve barbarlığın eşiğine sürüklendi. Osmanlıyı tarihten silen batılı imparatorluklar dünyada ürpertici katliam ve yıkım yaptı. Ancak onlarında sonu geldi.

İşte batılıları korkutan asıl tehlike Türklerin yine yeniden tarih sahnesine çıkması, dünya medeniyetlerine yön vermesi. Türkiye eksenli bir fikrin adım adım hayata geçirme ihtimalinin ortaya çıkmasıdır.

Amacımız dünya medeniyetine tekrardan yön vermek olmalıdır. Bu amacımızdan uzak kaldığımız zaman ya da terk edildiğimizde Türk milleti de ölmeye, yok olmaya başlamış demektir.