Geçtiğimiz hafta bir dizi ziyaret ve biraz da Cumhuriyet Bayramı tatili dolayısıyla Diyarbakır’daydık. Çok sevdiğim kadim dostum, değerli arkadaşım, Trabzon’un sevilen esnaflarından, Trabzon Dostluk ve Kardeşlik Derneği Başkanı Ali Yiğiter ile birlikte Güneydoğu’nun en güzel illerinden biri olan Diyarbakır’a gittik.

Gerçi daha önce de birkaç kez gördüğümüz ama her defasında görmekten büyük keyif aldığımız kadim şehri hiç bu kadar özel ve güzel gezmemiştik doğrusu. Dicle nehri kıyısında büyük bir plato çevresinde yer alan Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin yüzölçümü bakımından Şanlıurfa’dan sonraki ikinci büyük şehri. Yaklaşık 1,8 milyon nüfusuyla Türkiye’nin en kalabalık 12’inci şehri.

Diyarbakır Valisi Murat Zorluoğlu ile karşılaşma…

24 Ekim Perşembe akşamı yeni otogarda otobüse binmeden önce Diyarbakır Valiliği’nden randevu talebimizi yinelemiştik. Teyit alınca bir gün önceden yola çıkma kararı aldık. Güzel bir otobüs seyahatinden sonra sabah 4 sularında Diyarbakır otogarına sabah ezanı okunmadan vardık. Otogarda biraz zaman geçirdikten sonra kalacağımız otele geçtik. Kahvaltı esnasında bir kez daha randevumuzu teyit ettik. Ancak o gün Diyarbakır’a üst düzey bakanlık yetkililerinden katılım olacağından randevu talebimiz onay görmedi ve ertelendi.  Bizde erken saat ne yapalım derken şehri gezelim dedik ve yürümeye başladık. Birden bando mızıka grubunun sesini duyduk. Polislere ne olduğunu sorduğumuzda Cumhuriyet Bayramı Kutlamalarının provasının yapıldığı söylendi. Hemen alana geldik. Valilik binası hemen yanı başımızdaydı. Aslında gökte ararken yerde bulmuştuk. Biraz provaları gözlemledik. Jandarmanın güzel gösterilerine tanıklık ettik. Sonrasında geçit töreni ve helikopter uçuşlarını izledik. Günlerden Cuma günüydü malum Cuma namazı vardı. Hemen yanı başımızda enfes ihtişamıyla Selahaddin Eyyubi Cami ve Külliyesi duruyordu. 6 yıl önce temeli atılan, 43 bin 500 m2 alana inşa edilen, bünyesinde 700 kişilik konferans salonu, bin 500 metrekarelik fuaye ve sergi salonu ile 500 araçlık otopark bulunan ve toplamda 500 milyon TL ye mal olan cami ve külliye geçtiğimiz yıl ibadete açılmış. Namazı burada eda ederken Trabzon Büyükşehir Belediyesi eski başkanı, hemşerimiz, Diyarbakır Valisi Murat Zorluoğlu da hemen yanımızda saf tuttu.  Yine doktor hastanın ayağına gelmişti. Vali beyle belki makamında görüşemedik ama namaz çıkışı avluda görüşme fırsatı yakaladık. Kendisine görevinde başarı dileklerinde bulunduk, başka bir gün ziyaret için sözleştik. Artık bolca zamanımız vardı. Diyarbakır’ın en meşhur ilçesi Sur ilçesine doğru yürümeye başladık. Burada şehrin sembolleri Ulu Cami, Nebi Cami, Dört ayaklı minare, Hasan Paşa Hanı, Ahmet Arif Müzesi, Cahit Sıtkı Tarancı Müzesi, birbirinden renkli dar sokakları, caddeleri, surları, Kaleiçi’ni gezdik.

Çalışkan Başkan, Terziler Odası Başkanı Saniye Atmaca…

Diyarbakır Terziler Odası Başkanı Saniye Atmaca, başarılı bir iş kadını. Çevresinde çok sevilen, yardımsever, güler yüzlü, çalışkan ve tuttuğunu koparan bir esnaf aynı zamanda. Sağ olsun bizi çok iyi karşıladı, yardımcı oldu. Kendisine sizlerin vasıtasıyla bir kez daha teşekkür ediyoruz. Yemekte bolca konuşma fırsatı bulduk. O bize Diyarbakır’ı, biz O’na Trabzon’u anlattık. Karadeniz Bölgesi’ni çok merak ettiğini, Trabzon’u sevdiğini ancak fırsatı olup gezemediğini anlattı. Bizde en kısa zamanda kendisini misafir etmekten mutluluk duyacağımızı söyledik. Elbet işleri çok yoğun. Mesafeler bir hayli uzak. Ulaşım zor ama isteyince zorlar kolaylaşabiliyor. Yeter ki gönüller bir olsun. Bizim Ali Yiğiter çevresinde çok sevilen, işinde oldukça titiz, yardımsever, samimi bir arkadaşımız. Temsillerde giyim kuşamına çok dikkat eder. Gittiği yere asla eli boş gitmez. Adamını arar, sorar. Manevi değerlere çok önem verir. Maddiyat onun için hiçbir şeydir. En büyük silahı güven ve samimiyettir. Buradan gitmeden Saniye başkanın hediyesini bile hazırlamış. Karadenizli olup kemençe olmadan olmazdı. Başkana müzik çalan kemençe saati hediye ederken başkan gibi etraftaki herkes şaşkınlığını gizleyemedi.

Esnafların tek derdi çırak yetişmemesi…

Ali başkanla ikinci günümüzde bu kez esnaf ziyaretlerinde bulunduk, iş potansiyellerini konuştuk. Kendisi terzi olduğu için daha çok terzi esnafı ile hasbihal olduk. Onlarda bize işlerin durgunluğundan özellikle çırak yetişmemesinden dert yandı. Aynı bizim burada olduğu gibi. Ne yazık ki bir döneme damga vuran ve birçoğu silinip giden mesleklerde olduğu gibi terzilik mesleğinde de eleman sorunu açık seçik ortada. Her ne kadar büyük mağazalar, AVM’ler terzilere darbe vursa da, peygamber mesleği olan terziliğin yok olması söz konusu bile olamaz. Ziyaretimizden memnun kalan Diyarbakırlı terzilerin hoş sohbeti ve misafirperverliği bizleri bir hayli etkiledi. Karşılıklı ziyaretlerin devam etmesi hususunda görüş beyan edip yanlarından ayrıldık.

Diyarbakır’ın kısa tarihi:

Şehrin kent merkezinde, M.Ö. 3 bin civarında Hitit, Hurri ve Mittani egemenliği yaşanmıştır. M.Ö. bin 260 yılına kadar süren bu egemenlikten sonra sırasıyla Asurlular, Aramiler, Urartular, İskitler, İran’daki Medler, Antik İran’daki Ahamenisler (Persler), Büyük İskender’in komutasındaki Makedonyalılar, Selevkoslar, Partlar, Roma İmparatorluğu, Sasani İmparatorluğu ve Bizans İmparatorluğu şehre hakim olmuşlardır.

7. Yüzyılın başlarında İslam’ın doğuşundan ve Peygamber efendimiz Hz.Muhammed’in ölümünden sonra, ikinci halife Hz.Ömer döneminde İslam Ordusu Diyarbakır ve çevresini fethetmiş ve Halid Bin Velid, Diyarbakır’a giren ilk müslüman komutan olmuştur. Diyarbakır böylece bir eyalet olarak İslam Devleti’ne bağlanmıştır.

ULU CAMİ…

Anadolu’nun en eski camilerindendir. Yapım tarihi kesin olarak bilinmeyen ve kentin en büyük kilisesi olan Mar Toma Kilisesinin M.S. 639 yılında camiye çevrilmesi ile oluşturulmuştur.  

Diyarbakır’da hüküm sürmüş bütün devletler tarafından Ulu Cami’ye büyük önem verilmiştir. Büyük Selçuklu hükümdarı Melikşah, Anadolu Selçuklu hükümdarı Gıyaseddin Keyhüsrev, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan ve Osmanlı padişahlarından birçoğu ile İnaloğulları, Nisanoğulları ve Artuklulara ait kitabe ve fermanlar caminin çeşitli yerlerinde görülmektedir.

Diyarbakır Ulu Cami, İslam aleminde (Kâbe, Mescid-i Nebevi, Mescid-i Aksa ve Şam Emeviye Camisi’nden sonra) beşinci Harem-i Şerif yani Kutsal Mabed olarak kabul edilir.  

Güneş Saati

Ulu Cami’nin avlusunda bulunan tarihi güneş saati, ünlü bilgin El Cezeri tarafından yapılmıştır. 900 yıldan uzun bir geçmişi olan güneş saati, yuvarlak bir mermer üzerine yerleştirilen metal parçasının güneşin hareketiyle oluşturduğu gölge sayesinde zamanı göstermektedir. 

ON GÖZLÜ KÖPRÜ

Dicle Köprüsü de denilen On Gözlü Köprü, on kesik kemer üzerinde inşa edilen bloklarla Dicle’nin iki yakasını birleştirir.  1899-1900 yılında onarılan köprü, on gözlü olup, 180 m uzunluğunda ve 7-8 m genişliğindedir.

TARİHİ HASAN PAŞA HANI

Hasan Paşa Hanı Ulu Cami’nin doğusunda yer alır. Osmanlı Dönemi Valilerinden Vezirzade Hasan Paşa tarafından 1573 yılında yaptırılmıştır. Avlulu, iki katlı olarak inşa edilmiştir. Avlunun ortasında sütunlu ve üstü kubbeli bir şadırvan bulunmaktadır.

ŞEYH MUTAHHAR CAMİ (DÖRT AYAKLI MİNARE)

1500 Yılında Akkoyunlu Kasım Bey tarafından yaptırılan Şeyh Mutahhar Cami dört sütun üzerinde inşa edilmiş minaresiyle ilginç anıtlardandır. Cami sıra sıra siyah ve beyaz taşlardan yapılmıştır. Dört ayaklı minaresiyle ün yapan cami yekpare taş sütun üzerinde dört köşeli olarak inşa edilmiş, Anadolu’nun tek dört ayaklı minare özelliğini taşımaktadır. Dört ayak, dört İslam Mezhebini simgelemektedir.

GAZİ KÖŞKÜ:

Gazi Köşkünün asıl adı Samanoğlu Köşküdür. Mardin kapısının dışında Dicle Köprüsü’nün batı yamacındadır. 15. yüzyıldan kalma yapı, Akkoyunlu Devleti eseri olarak bilinir. I. Dünya Savaşı sırasında Atatürk’ün Diyarbakır’da Kolordu Komutanı iken karargâh olarak kullandığı köşk, 1937 yılında Diyarbakır Belediyesi tarafından satın alınarak Atatürk’e armağan edilmiştir.

DİYARBAKIR SURLARI:

Diyarbakır Kalesi veya Diyarbakır surları, Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yer alan tarihi bir yapıdır. 5,5 km. uzunluğu ile dünyanın en eski surlarından olan Diyarbakır Surları İç kale ve dış kale olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Surlardaki ana girişler Dağ Kapı (Harput Kapısı), Urfa Kapı (Rum Kapısı), Mardin Kapı (Tell Kapı) ve Yeni Kapı (Dicle-Irmak-Şat Kapı)'dır. Yaklaşık dokuz bin yıllık olan surlar, Çin Seddi’nin ardından dünyadaki en uzun ve geniş savunma duvarıdır.