“Beynimde pencere varmış, kırkımdan sonra güneş doğdu.”

Beynine güneşin doğuşundan sekiz yıl sonra, kırk sekiz yaşında askerliği bırakıp mimar oldu Sinan. Mimarlığı isminin önüne vazgeçilmez bir sıfat oldu. Nefes aldığın müddetçe hiçbir şey geç değildir, lafından etkilendi. Bu yüzden 85 yaşında olsa dahi ustalık eserim dediği Selimiye Cami’ni bitirdi. 

Mimar Sinan kimi kaynaklara göre 375, kimi kaynaklara göre ise 475 esere imza attı. Eserlerinin birçoğu yüzyıllardır zamana meydan okuyor. Hakkında birçok ülkede “Depremi Yenen Mimar” diye haberler yapıldı. Ustalık eseri, ölümünden 423 yıl sonra, 2011 yılında Unesco Dünya Mirası Listesi’ne girdi. Yüzyıllar boyunca yüzlerce belgesele, yayına, habere, konferansa konu oldu. 

Zamana adeta meydan okuyan Mimarın, mühründe ise “El-Fakirul Hakir” (Değersiz ve Muhtaç Kul) yazıyordu. “Koca” lakabını almış mimarın alçak gönüllüğünün nişanesi… Ardına, yaptığı eserlerin ihtişamı ile gururlanacak nesiller bırakmıştı. Ama o, bu ihtişamın mimarı, kulluğunu hiç unutmadı. Unuttuğunda hatırlatsın diye mührüne işledi. 

Onun tevazusunu en iyi anlatan olaylardan biri de Selimiye Cami’nin inşaatı sırasında gerçekleşir. Bu bilindik rivayete göre cami minaresinin eğri olduğunu iddia eden çocuğu duyan Koca Mimar, çocuğun yanına gider. Ki bazı iddialara göre çocuk çalışanlar tarafından bu yüzden tartaklanmıştır. Mimar hangi minarenin eğri olduğunu sorar ve çocuğun gösterdiği minareye halat bağlatıp ustalara halatı çektirir. Çocuk minarenin düzeldiğine ikna oluncaya kadar bunu devam ettirir. Bu rivayet onun alçak gönüllüğünün yanında detaylara da ne kadar önem verdiğinin bir göstergesidir. 

“Yaptığın işi gönlünde hissedersen, ırmaklar çağlar içinde.” 

Bu şekilde nasihat etmişti. Çünkü kendisi yaptığı işi gönlünde hissedene kadar işle ilgileniyordu. Tepeden tırnağa, temelinden çatısına, bir padişahın beğenisinden bir çocuğun gözündeki eğriliğe kadar… Eserlerini ve ismini ölümsüz yapan nokta buydu. 

Mimar Sinan’a “Koca” lakabını kazandıran, Kanuni adına yaptığı Süleymaniye Cami’dir. Bu caminin yapımında meşhur bir başka rivayet gerçekleşir. Söz konusu rivayete göre caminin inşaatı sırasında Mimar Sinan’ın nargile içtiği ve inşaatın mimarın keyfinden ötürü geciktiği şeklinde bir haber Kanuni’ye ulaşır. Cami inşaatının yavaş gitmesinden dolayı kızgın olan Kanuni, haberi duyunca hiddetlenerek inşaata gider. Ve söylendiği gibi Mimar Sinan’ı nargile içerken görür. 

Kimi kaynaklara göre Mimar Sinan’ın içtiği nargilede tütün veya tömbeki yoktur. Mimar, nargilenin fokurtularını dinleyerek caminin akustiğini test etmektedir. Kaldı ki Mimar Sinan’ın akustik konusuna ne kadar önem verdiği, malzemelerin ses tutma kapasitesinden, yüzeylerin form ve geometrisine kadar bütün detaylarla ilgilendiği bilinirdi. 

Kimi kaynaklar ise Mimar Sinan’ın dumanın gidiş yönünü belirlemek istediğini, bunun için nargileden çıkan dumanı kullandığını belirtir. Aydınlatma için şimdiki gibi dev avizeler olmadığından caminin aydınlatılması için 250 adet kandil gerekmektedir. Mimar Sinan bu kandillerden çıkan is, camiye ve cemaate zarar vermesin diye islerin toplanacağı bir oda planlıyordu. Ve “is odası” diye adlandırılan bir bölme ile hem islerin cami içinde dağılmasını engellemek hem de bu islerden mürekkep üreterek hattatlara vermek istiyordu. 

Hangi gerekçe ile olursa olsun Mimar Sinan, Kanuni’yi ikna eder ve ona “Koca” lakabını kazandıran caminin yapımını 1557 yılında bitirir. Ve yaklaşık 30 yıl sonra vefat edince bu caminin yanında, ölmeden kısa bir süre önce kendi yaptığı sade türbeye defnedilir. 

Koca Sinan’ın mimarlığı o kadar büyüktür ki sürekli mimarlığı konuşulur ve bu yüzden eğiticiliğine pek sıra gelmez. Oysaki Koca Sinan aynı zamanda iyi bir eğiticidir. Onun öğrencilerinden biri olan Sedefkâr Mehmet Ağa, Sultan Ahmet Cami’nin mimarıdır.  Bir diğer öğrencisi İsa Muhammet Efendi ise Dünyanın Yedi Harikasından biri olarak kabul edilen Tac Mahal’in mimarlarından biridir. 

Yüz yıllık koca bir çınar; eserleri, eğiticiliği, tevazusu ile yaklaşık 450 yıl önce geçti bu fani dünyadan. “Biz hizmetimizi Allah için yaptık ve mükâfatını da ahirette bekliyoruz.” Yaşamının sonlarına doğru böyle söyledi. Gelin son sözü yine Koca Sinan’a bırakalım ve onun temiz yürekli dostlarından olmayı dileyelim. 

“Umut ederim ki, zamanın sonuna dek yaptıklarıma göz gezdirecek temiz yürekli dostlar, çabamdaki ciddiyet ve gayreti öğrendiklerinde insaflı bir gözle bakıp beni hayır duası ile anarlar inşallah.”