Atatürk'ün çok önem verdiği üç ilden birisi (Bursa-Trabzon-Balıkesir) Balıkesir'dir. O meşhur  hutbesini orada okumuştur.
Bugünün müftüleri, din adamları, tez hazırlayan proflar bile çoğu kez bu hutbedeki derin anlamı bulmakta zorluk çekmektedirler.
Bir televizyon programımda dönemin Diyanet İşleri Başkanı Lütfü Doğan'a sormuştum: "Bugün ülkemizde görevli müftülerin hepsi Atatürk'ün Balıkesir nutkunu açıklayabilirler mi?”
Verdiği yanıt tereddütlü oldu: "Hepsinin açıklaması lazım. Ama kesin yanıt veremiyorum." Böyle bir ilden, Balıkesir'den bir bayan vekil tüm varlığını, tüm değerlerini Cumhuriyetten alan, cağdaş bayan vekil, Cumhuriyete "Doksan yıllık Reklam Arası" diyebiliyorsa, bu söz dil sürçmesi değilse, vay benim eli öpülesi ninemin başına?
Demekki o çağdaş(!) vekil Cumhuriyet'in ne olduğunu hala öğrenememiş. Hatırlatma adına ona, şunu söylemekte yarar var: Cumhuriyet, yirmi dört yaşında dul ve kimsesiz kalan rahmetli annemin üç oğluna da yüksek tahsil yaptırmasıdır.
Cumhuriyet; kadınların tek eşe ve erkeklerle eşit haklara sahip olmasıdır.
Cumhuriyet; “Ey Türk kadını sen yerlerde değil, omuzlarda taşınmaya layıksın” diyen o dehanın armağanıdır.
Cumhuriyet; bir Türk dünyaya bedeldir diyebilenlerin milletine olan öz güvenidir.
Cumhuriyet bu millet için ışıktır, güneştir. Almak istemesen bile, gözünü kapamak istesen de o ışık gözünün kapaklarını girmek için zorlar.
Ey milletimin eşsiz, çağdaş bayan vekili!. Sakın ola ki; sen, Türk milletini temsil ediyorum deme. Bu millet birçok vekilinin önünde, Atasının yolunda yürümektedir. Hiçbir güç bizi bu yoldan çeviremeyecektir. Zira yolumuz açık, ufkumuz geniştir.
Biz reklam aralarında Onuncu Yıl Marşı söyleyenlerin torunlarıyız.
Biz senin seçim bölgenden İzmir'e kadar düşmanı kovalayan Yusuf Amca'mın torunlarıyız.
Fikirleriniz sizin olsun, gölge etmeyin yeter!.