Futbol dahil tüm işlerde ekibin başında bulunan kişi kritik anlarda olaylara yapacağı müdahale ile olaya müsbet veya menfi yön verir. Eğer gidişatla ilgili verilmesi gereken ve sonuca tesir edecek olan müdahalelerde hisleri bir kenara koyup icap eden müdahaleyi yerinde yaparsa ortaya çıkan eser müessirini de ekibini de başarılı kılar.
Gelelim meseleye; Trabzonspor, Bursaspor maçında uzun bir müddet kritik bir sayı ile de olsa maçı galip götürürken birden ortaya çıkan bir “Burak protestosu” ile tüm planlar alt üst oldu. Neden oldu? Elbette bir hoca maç içinde istediği oyuncuyu sahadan şu veya bu mantık neticesine istinaden oyundan alabilir. Ha, haksız ve yersiz bir tasarruf ise bunun bedelini takımın teknik direktörü sonucun etkilerine göre öder. Burada yapılan tasarrufa oyuncunu asla itiraz ve tepki hakkı yoktur. Ünal hoca Burak’ı oyundan alıyor. Bunun haklılığı haksızlığı maçtan sonra ki değerlendirmelere kalır. Bunun da muhatabı yönetimdir. Burak maç çıkışı hocasına ve taraftara karşı el kol hareketi ile öyle bir çirkin tablo çiziyor ki hak hukuk aranmasına fırsat vermiyor. Bu arada acaba Burak neden bu kadar tepki gösterdi? Bana göre devre arasında takımdan ayrılmayı kafasına koymuş, bu dışlamanın onun transferdeki değerini törpüleyeceği düşüncesi ile önce centilmenliği sonra da mantığı bir kenara atarak hocayı protesto edeyim derken seyirci ile de karşı karşıya da kaldı. Ünal hoca da kırışan itibarı düzeltmek için muadili olan Rodellega’yı da akabinde dışarı alıyor ki “Bu maçın sonucuna da tesir eden yersiz ve gereksiz bir hata idi”.
Artık mantık devreden çıkıyor, araya ve oyunun gidişatına gerekli müdahaleler “Gereğine binaen” değil “Hislerin akıntısı” yön veriyor. “Ortada hisler rol oynamaya başlayınca adalet kantarının topuzu dengeden kaçar”. Bundan sonra da Rodellega’nın da oyundan alınması ile forvetsiz kalan Trabzonspor, rakip takımın sadece forveti ile değil savunması ile de beraber kamilen Trabzonspor üzerine yıkılarak beraberlik golünü buluyor. Evet, Burak’a bir ders verilmesi gerekirdi fakat o ders bu şekilde adeta kendini ve takımı cezandıracak şekilde değil, maçtan sonra Ünal Karaman’ın yönetime vereceği raporla yönetimin taktirine terk edilme şeklinde olmalı idi. Neyse şimdi olan oldu. Bordo-mavililer bu maçı da berabere bitirmiş oldu. Elbette iyi olmadı. Peki şimdi ne olur? Şu olur. Ünal hoca yaptığı yanlışlığı iki puanla ödedi. Gerekirse kulübe karşı yönetimin taktir edeceği bir bedel de öder. Fakat Hoca’nın futbolcusu ile olan bu diyalogdan dolayı yönetim mutlaka Ünal hoca’nın arkasında durmalıdır. Neden?
Yönetici arkadaşlara derim ki; Kulüpte disiplinin devamı, oyuncu, hoca ve yönetici hiyerarşisinin prestiji akıbeti için yapmalıdır. Hiç bir oyuncu veya para bir kulübün prestiji, geleceği ve varlığının üzerinde olamaz, bunu da unutmayın.